14.10.2021
Soru: İki oturum konuştuğumuz gurbet kavramı içinde üstüne konuşmamız gerektiğinde mutabakata vardığımız “Sıla” kavramını konuşacağız. “Sıla nedir, sizin için sıla nedir?”
Uhri: Gurbetin ikinci aşamasıdır. Gurbet olmadan sıla olmaz. Kişinin köklerini, bağlı olduğu kültürdeki o bölgeyi “sıla” olarak tarif ediyoruz. İçine doğduğumuz ve içinde bulunduğumuz kültüre uzak kalmadır. Örneğin, baba evine dönmek, sılaya dönmektir. Herkesin sılası kendisine ait öznel bir durum. Gurbet daha genel bir kavramken sıla daha öznel bir kavramdır. Gurbiyet, “sense of belonging” nereye ait hissediyorsun. Hissiyat sıla.
Arzu: Gurbet “garba” düşmektir.
Ferda: Garb-garabetle ilgili. Doğuda batıya göç ile kavram gündeme gelmiş ve Avrupa gurbet olmuş). Garp zaman içinde garip olmuş bunu yaşayan kişi gariban demişiz.
Arzu: “Sense of belonging” yani aitlik hissiyatı sıla ile alakalı. Gurbet yabancı hissetmektir, Doyduğun yer, doğduğun yer her ikisi de sıla olabilir.
Ferda: Gurbet sadece vatandan uzakta olmak demek değildir. Bazı insanlar kendi vatanında da gurbeti yaşar. Bazılarının gurbet gördüğü yer aslında sıla oluyor. Sıla, vusul(aracı)’dan geliyor. Kavuşturma, özlediğin yere kavuşmakla ilgilidir. Gurbetteki kimsenin doğup büyüdüğü yer sılasıdır. Gönül talimidir, manevi bir yolculuktur. Gurbete gidilmez, gurbette kalınır. Gidilmek istenen yer sıladır. Kalan için, gurbete göndermektir. Daim olan, sıladır, geçici olan gurbettir. İnsan gurbeti içinde de yaşar. Bireysel bir duygu olduğunu düşünüyorum.
Mehmet: Türkülerde sıla ile gurbet arasındaki ilişkiyi ve iletişimi göçmen bir kuş olan turna üzerinden tahayyül etmişiz. Yine halk hikâyelerinde değişmeyen Leyla metaforu, değişmezlik hissinin arkasında da sıla var. Dünya organizasyon şeması üstünde kurulu, doğal durumları sılamız olarak düşünebiliriz. Sıla söz konusu olduğunda hep tahayyülü düşünme hali ve hasret hali var.
Burak: Pekiyi kavrama başka bir açıdan yaklaşalım. Zaman boyutundan değerlendirirsek zamansal değişimlerden dolayı geçmişe sıla diyebilir miyiz?
Mehmet: Evet, oradan düşünmesek de geçmişimizde kaldığından da söylenebilir.
Hasan: Doğduğumuz ya da yetiştiğimiz ya da benimsediğimiz bir mekâna, kültürel, dinsel, inançsal ya da alışkanlık gibi referanslarla geliştirdiğimiz bağlılık, bağlılık hali. Zamansal bir boyutu var mıdır?
Arzu: Bu kavram söz konusu olunca kokular önemli oluyor. Mekânlara ait, onlara özel kokularla birlikte düşünüyoruz. Ayrıldığımız yerde şehirleşme oluyor ya da bir şekliyle bıraktığımız yerler değişiyor ve eski kokuları yok oluyor. Gözlerimi kapatıp hissettiğimde koku ile birlikte aklıma düşüyor.
Ayda: Bir yeri ya da şeyi aşk ile aşırı sevme halidir. Bence sevgi ile ilintili bir kavram. Bu sevgiye bağlı aşırı hasretse sıladır. Zamansal boyutta gönderme yapan bir kavram bence, sizce öyle duruyor mu?
Güneş: Garabet uzaklık gurbet ile başlar. Sıla, erişme, sevdiğinize erişme hasret duyduğunuz yere erişme isteğidir. Sıla, Arapça kökenli bir kelimedir ve aynı zamanda bahşiş, ödüllendirme anlamı da vardır. (Vardar Ovası türküsüne atıf) Örneğin Osmanlı İmparatorluğunda padişahlar sıla dağıtırlar/verirler. Akrabalara sevgiye eriştirme/kavuşturma hali de yine sıladır. İlle de farklı bir yerde olmaları gerekmez.
Kiper: İnsan, herhangi bir şekilde yer değiştirmeden, hareket etmeden sılasını nasıl kaybeder? Ya da böyle bir şey mümkün müdür?
Uhri: Dünyaya gelişteki yalnızlaşmadan kaynaklı bir duygu durumu olarak belki düşünülebilir. Bir diğer taraftan “Sıla” ve “Gurbet” yalnızca kız çocuklarına isim olarak veriliyor. Hepimiz yalnızlığımızı gidermek için, kimlikler oluştururuz. Anıtsal, öyküsel vs. kimliklerimiz var. Yalnızlıkla ilgili bir bunalım yaşadığımızda anıtsal kimliğimizin bir parçası olan sılamıza tutunuruz. Sıla bizim varoluşumuzu, var olduğumuzu onaylar. Öznel bir kimliktir. Tutunduğumuz anıyı yaşattığımız sürece sıla oluyor. Sıla her zaman bir mekân da olmak zorunda değildir kimi zaman örneğin bir obje de olabilir. Objeye bakıp hatırladıklarımız kendi varlığımızı onaylamamız, varoluş onayına tutunmamızı sağlar.
Güneş: Özlem duyduğumuz şeye erişme/ulaşmadır. O his, o duygu veya o obje bizim sılamız oluyor.
Onur: Biz aslında dengeyi, sıla olarak isimlendiriyoruz. En mutlu, en huzurlu hissettiğimiz yer ve zamanı denge durumu olarak kabul edip tekrar oraya döneyim diye düşünüyoruz. Sıla bu nedenle geriye dönüp, erişemeyeceğin yerdir.
Sıla Nedir?
Berslan: İnsanın hiç görmediği, hiç bilmediği yere de sıla hasreti olur. Sıla bir taraftan vatandır. Benim atalarım doğdukları topraklardan savaş nedeniyle ayrılmışlar. Bizler hiç ziyaret etmediğimiz, hiç görmediğimiz anavatanımıza sıla özlemi çekiyoruz. Hiç ayak basmadığım, hiçbir deneyiminin olmadığı bir coğrafya olan anavatanım benim sılamdır.
Kiper:İnsanın sılası, hiç deneyimlemediği bir yer, hiç görmediği bir şey olabilir mi? Yoksa bu bir anlatının, bir geçmiş hikâyesinin nesillerce diri tutulması mı? Berslan’ın anlattığı hikâyeden hareketle Yahudiler için “Vadedilmiş Topraklar” sıla mı yoksa inanılmış iddia mı?
Hasan: Ütopik bir vatan kavramı da olsa sıla üstünden bağ kurmak mümkün.
Burak: Coğrafyasından koparılarak yetiştiriciliği yapılan hayvanlar var. Mesela Akdeniz bölgesinde doğan bir Sibirya Kurdu için sıladan bahsetmek mümkün mü?
Kiper: Vatan özlemi ya da vatan hasreti gibi adlandırılabilecek bir şeyi de sıla kelimesine mi yüklüyoruz? Mekân bağından çıkarıp insan bağının olduğu her özlemi de sıla olarak mı yorumlayacağız? Ya da zamansal veya form değişiminin gerçekleşmeden önceki haline duyulan özlemi ya da hissedilenleri de mi sıla diyerek konuşacağız? O zaman kütük bir haliyle sıladadır, ağaç olmayı özlediği için mi diyeceğiz?
Ferda: Her sıla bir hasrettir ama her hasret (özlem) sıla değildir.
Ayda: Coğrafyaya da bağlamayacak mıyız?
Ferda: Hasretlik çekmek ile sıla özlemi birbirinde farklı duygular…
Umut: İnsanın kendisine olan gurbetinden bahsetmiştim. Sıla, yaşamla, yaşamakla ilgili bir kavram. Zamanı, yeri yani mekânı ve hareketi içinde barındırıyor. İnsanın doğumla başlayan yolculuğu, ayrılıkla yani ölümle sonuçlanır. Sıla, insan ayrılığa yaklaşırken, bir taraftan yaşamla kavuşmaya çabalamamızdır.
Uhri: Sılayı biz inşa ediyoruz. “Babam ve Oğlum” filmini hatırlayalım. Kahramanımızın oğlu bu dünyada kaybolmasın diye kahramanımız baba evini yani sılasını bir referans noktası olarak alıyor. Benim gibi göçmen olan ailelerin, göçtükleri yer ile ilgili sıla hikayeleri vardır. Bizim ailemiz için bu, göçtüğümüz yeri tekrar ziyaret ettiğimizde diktiğimiz bir keçiboynuzu ağacıdır.
Berslan: Sılaya gurbet vermek. Bizim için ulaşılması istenen noktaya, gurbete gidenler oldu. Gidenler de bir ferahlama hissinin olduğunu paylaştılar.
Ferda: Sıla, bir gönül talimidir, geçmişe özlemdir. Manevi yolculuk geçmişe olsa da maddi yaşam geleceğe doğru akıyor. Gözünüzü kapatıp o geçmişi görebiliyorsunuz. Seyr-u sülük olarak da düşünebiliriz.
Enes: Eğer konuştuğumuz kavramların çerçevesini dardan genişe doğru sıralarsak sanıyorum sıla, hasret ve gurbet olacaktır. Aile, insanın kendisini en kolay ifade ettiği, anlaşıldığı yerdir. Bu nedenle ailemiz sılamızdır. Küçük bir yerden, büyük şehre geldiğinde memlekete özlem duygusuyla dolarız, hasret çekeriz. İnsanın tüm bu duygularla birlikte kendine benzer olanı özlemesiyse gurbette olunca gerçekleşiyor.
Kiper: Astronotun sılası var mıdır? Varsa ne ya da neresi olur? Sıla kavramını, kültürden kurtarırsak elimizde ne kalır? Belki temel olarak biyolojik yaşama kolaylığına ya da yerçekimine hasret devreye girebilir.
Ayda: Skhizein isimli kısa bir film var. Film, ”Tüm istediğim, olmam gereken yerde olmak” mottosu üstüne kurgulanmış. Konuştuğumuz bu kavram bana bu kısa filmi hatırlattı.
Sıla Nedir?
Hakan Kılman: Astronotlar, jetlag yaşıyor uzun süre. Dünya da bizler 432 frekansta yaşıyoruz. Bu frekanstan çıkıp başka bir frekansa geçiyorlar. Döndüklerinde akustikleri ona göre tekrar ayarlanıyor. Dünya dışına çıkınca, kimya titreşimi değişiyorsa sıladır. Anavatandan uzaklaşınca sıla özlemi başlıyor.
Enes: insan beyni uzun süre konfor alanında kalınca beyin fonksiyonu yavaşlıyor. Taşınmak, bu yavaşlayan fonksiyonu yeniden uyarıyor. Hasretini çektiğimiz memleket aslında konfor alanı. Kişi, sürekli bir arayış içinde olmalıdır.
Yiğit: Sıla, var olduğun yerden uzaklaşmadır, aile gurbetteyse başına gelir. Sıla özlemi, dünyanın değişik lokasyonlarda kendi dilini duymakla bile, yaşanıyor. Genetik miras olarak insanın her zaman gurbeti de oluyor, sılası da oluyor.