10.01.2023
Soru: Bu oturumda Bedava kavramını ele alacağız. “Bedava nedir? Sizin için bedava nedir?”
Hasan: Kişinin kendisinde bir çoğalmaya yol açan şeylerin karşılığında ekonomik, fiziksel, düşünsel, duygusal olarak bedel ödememesini anlıyorum. Görünürde bu değişimlerde takas edilen şeyler için taraflardan biri ya da birileri adına artış, diğer taraf ya da taraflar adına azalış gözlenmektedir. Bu takas işleminin gerçekleştiği anda bedel ödenmesi görülmüyorsa bedava diyoruz.

The Dance to the Music of Time – Nicolas Poussin
Ayda: İlk soruya ek olarak bir soru daha iliştirmek istiyorum, sence bu kavrama neden ihtiyaç duyduk?
Uhri: Bir kavramın somut veya soyut olduğunu ayırmak için; insanı doğadan çıkartırsak kavram yaşıyorsa kavramı somut, insanla birlikte o kavram da kayboluyorsa soyut kavramdır diye ayırıyorum. Bu ayrım ile bedava soyut bir kavramdır. Bu kavram, gizleme ihtiyacımızı karşıladığı için icat ettiklerimizden gibi görünüyor. Neleri gizliyor? Sahiplenmeyi, mülkiyeti, takası, bedelleşmeyi gizliyor. Daha yalın ifadeyle Kapitalizmi ve bencilliği gizliyor.
Ayda: Sanat eseri bedava mıdır?
Mesut: Sanat eserinin üretildiğinde bir değeri var ve bu ücretsiz. Sonradan değer biçiyoruz. Afrikalı sanatçı Usman, mekânsal yerleştirme ile Afrika’nın çeşitli bölgelerine bulduğu taş, kemik vb objeler ile yaratıp bıraktığı eserlerini toplanıp sergiliyor. Bunun sanatsal bir icraat olduğu sonradan anlaşılıyor. Ben çok sonrasında ciddi bedel ödeyerek gezebilmiştim. Kavramı nesneden kaynaklanan değerden değil, sonradan biçtiğimiz bedel üzerinden düşünüyoruz.
Ayda: Beleş bedava mıdır?
Kiper: Beleşin bedeli ağırdır. Bedava karşılık ödemeden edindiğimiz değerlerdir diyebilirim. Kırsal bölgelerde hala yaşatılmaya çalışılan Allah ne verdiyse diyerek misafir olmak şeklinde geleneklerimiz var. Çeşmeler, hayratlar, sebiller, lokma dağıtılması, düğün ve cenaze yemekleri gibi şehir yaşantısına uyum sağlamış geleneklerimiz de var. Bunlarda bedel söz konusu olmasa bile minnet duyulması bekleniyor veya umuluyor. Sosyal hayatın çeşitlenmesi ile bunlar promosyon, eşantiyon gibi dönemlik uygulamalara dönüştü. Nereden geldiği belli olmayan eşantiyonlar, promosyonlar ise rüşvetin gizleyicisi haline dönüştü.
Ayda: Göz hakkı bedava mıdır? Tanıtımlar, promosyonlar bedava mıdır?
İhsan: Az olursa bedavadır. Mesela birkaç erik yersen bedava olur, bir dalı yersen sıkıntı çıkar. Tanıtımlar bedava değildir, satın alırken bunların bedelini de ödüyoruz.
Erkan: Bedavalar bana itici gelir. Bu dönemde köyde yaşıyorum, komşulardan bahçede yetişenler, yeni yapılmış börek geliyor ve gayet güzel oluyor. Köylerde aşure, lokma dağıtmak gibi gelenekler devam ediyor.

Delil: Bedava iki yönlü alışveriş şeklinde, alan ve veren tarafı var. Gündelik kullandığımız kavramları dile hâkim olan eril zihniyet üzerinden konuşuyoruz. Kavramı annenin çocuğuna karşı yaptığı diğerkâmlık üzerinden fedakârlıklar paralelinde düşünüyorum. Doğada lazım olan, ihtiyaç hissedilen şeyler karşılanır ve bedavadır. İnsan söz konusu olduğunda işler değişiyor ve karışıyor. Çünkü insan biriktiriyor, nesneleri de duyguları da…
Ayda: Düşüncelerimizi paylaşmak bedava mı?
Enes: Düşüncelerimizi paylaşmak bedavadır. Paylaşanın bizi etkilemek gibi vb. çıkarı varsa bedava değildir. Bence çok şey bedava. İnsanlar en çok mülkiyet ve gösterişe bedel ödüyor. Beyaz yaka çalışanları her şeylerinden vazgeçerek deneyim adına aksiyon alırken mavi yakanın maddiyata daha bağlı olduğunu gözlemliyorum. İnsana ne kadar güzel olursa olsun bedava da olsa çok olan (sayıca fazla olan ya da bol bulunan) çekici gelmiyor, az olana bedel ödüyor. Hayatta bedava olmaması gereken tek şey zaman…
Ayda: Paylaşılması mı, karşımıza çıkması mı bedava?
Bedava Nedir?
Eyyüp: Sıfırın maliyeti ve bedava üzerine düşündüğüm kavramlar. Bedel, bedava kavramları maliyet ve ölçme problemini nasıl çözdüğümüze bağlı diye düşünüyorum. Neyle ölçüyoruz sorusunun karşılığına çoğunlukla parayı koyuyoruz ve para üzerinden konuşuyoruz. Zamansal, emeksel, düşünsel olarak subjektif olarak ölçmeliyiz. Bedava (bedelsiz) olan şey çok maliyetlidir. Kişisel olarak böyle bir şeyi kabul etmektense bedelini ödemeyi tercih ederim. Diderot‘un kırmızı sabahlık öyküsünü hatırlayalım. Bedava karşılığında bizden bir şey istenir veya beklenir. Yaşadığımız sürece maruz kaldığımız her şeyin bir bedeli veya maliyeti vardır. Neyden, neyin karşılığında vazgeçiyoruz. Bedavalar, bize hayallerimizle takas etmemize yola açan ağır bir bedel ödetir.

Ayda: Okumak bedava mıdır?
Aysun: İnsanın doğasından sapması veya önemli kırılmanın gerçekleşmesi, bir toprak parçasının etrafına ilk çiti çevirip benim diyenle başladı. İnsanlık kendini maliyete maruz bıraktı. İnsanın önemli ihtiyaçları ve hoşuna gidecek her şey bedavadır. Doğa, aşk, sevgi, vermek, paylaşmak paha biçilemez. İnsan birbirinin arkadaşı ve dostu olmalı yaşamı kolaylaştırmalı.

Ayda: Bedava kavramındaki ortak kabul bedelsiz oluşu mu?
Yüksel: Bedava hiçbir şey yok. Alma verme olduğu zaman hiçbir şey bedava değil. Alma verme dengesini göz ardı etmemek gerekiyor.
Ayda: Biz mi yoksa ebeveynlerimiz mi dünyaya geldiğimiz için teşekkür etmeli?
Yüksel: Ailelerimiz bize teşekkür etmeli, onların kararı, isteği ve eylemi ile dünyaya geliyoruz.
Ayda: Bedavayı konuşuyoruz neler eklemek istersin?
Ömer: Bedensel olarak yitiklik, yoksunluk ve bakıma muhtaç olarak dünyaya geliyoruz. Muhtaçlık süresi uzamaya devam ediyor. Bebeklik, çocukluk eğitim sürelerinin uzaması ile devam ediyor. Toplumsallaşma içinde alma verme dengesi içinde bedel ödeyerek devam ediyoruz. Yaşadığımız hâkim kültür içindeki ataerkil, eril dilin mahkumuyuz. İçinde yaşadığımız zamanın, değer teorisi içinde debeleniyoruz. Bedel ödeyerek yaşıyoruz.
Mesut: Bedavayı satın alıyoruz.
Ayda: Bedavaya hangi işte çalışırsınız?
Kiper: Çalışma söz konusu ise bedavaya çalışmam. Emeğimi bedavaya vermem ama bir fikir için bedelsiz emek verebilirim.
Başka faaliyetlerin içinde olabilirim. Herhangi bir şeyin gerçekleşmesi için kapı kapı gezerek imza toplarım.
Uhri: Egenin köylerinde gezerken karşılaştığım bir çiftçi vardı. Gezdiği, geçtiği yerlerde bulunan deliceleri; kimin olduğuna, kimin faydalanacağına bakmadan oradan bir daha geçip geçmeyeceğine aldırmadan aşılar ve zeytin ağaçlarına dönüştürürdü. Ben de o çiftçinin yerinde olmak isterdim.
Hasan: Uzun süredir yaptığım gibi; doğaya zarar verecek şeyleri ayırıp yeniden kullanılacak şekilde ayrıştırmalarını yapar ve uygun yerlere teslimini sağlarım. Ulaşabildiğim sokak hayvanlarının beslenmesi konusunda eylemde bulunurum.

Mesut: Âşık olurum.
Erkan: Hayal kurarım. Müzede bekçilik yaparım.
Delil: Bedelsiz yaşarım.
Enes: Astronot olurum.
Aysun: Hayatta hiçbir şeyi para kazanmayı önceleyerek yapmadım.
Ömer: İstanbul’un tüm dikey yapılarının yıkmak isterdim.
İlknur: Hiçbir şeyi bedelle yapmıyorum. Çocuklara voleybol öğretmenliği yapmak isterdim.
Bedava Nedir?
Ayda: Hiç anlamadığım halde, şarap tadımcısı olmak isterdim. Pekiyi, başka bir soruyla devam edelim. Hediye bedava mıdır?
Hasan: Hediye karşılıklılık içerir. Özel günlerde yapılan/takılan hediyelerin karşılığını beklenir. Örneğin, düğün törenlerinde takılan altın, para vb. İktisat teorisinde Karl Polanyi’nin ekonomi modelinde ‘karşılıklılık ilkesini’ ayrı bir başlık altında inceler.
Kiper: Hem meslek olarak hem de davranış olarak üzerine giydiği lakap ile Mezarcı İbrahim tanıdım. Boş beleş yaşama felsefesiyle topladıklarından sokak hayvanlarını da besliyordu. Burada şu soruyu sormamız gerekir diye düşünüyorum. Bedava yaratılabilir mi?
Ayda: Cuma gelmeden önce Robinson için bedava var mıydı?
Uhri: Bedavanın alıcısı var, sahibi yok. İstanbul’da Lodosçular diye adlandırılanlar var. Bunlar Lodos sonrası denizden çıkan her şeyi toplar ve ayrıştırırlar, işleri buydu. Carmina Burana çağının dervişleri, deneyim kazanmak için yaşarlar, gezerler ve bu süreçte insanların işlerini yaparlar.
Mesut: Nasrettin Hocanın bahçesinden erik almaya gelenlerin hikayesi üzerinden, insan bedavayı satın almaya çalışıyor dedi.