07.09.2021
Soru: Kırk ikinci oturum olarak “Can” kavramını ele alacağız. “Can nedir, sizin için can nedir?”
Zemine: Aklıma ilk önce, oyunda kaybedilen ve hak olarak da kullandığımız can geliyor. Gözümü kapatıp soyut somut kavramlardan uzaklaştığım an çok kıymetli bir kavrama dönüşüyor. Sevdiklerimize, üstüne titrediğimiz insanlara ‘canımın içi’ deriz.
Hasan: Can, canlı olduğunu düşündüğümüz tüm varlıklara kullanıyoruz. Ölünceye kadar sistemin içinde tuttuğu enerjiye diyoruz.
Ayda: Olmam gereken varlıkta olma hali. Birlik hali, bedenle, varlıkla, tinsel bir şey arasında, bir tutucu gibidir. Varlıkta olma halidir.
Dönay: Can yaşamın kendisi, canlı olma durumu yaşamda kalma, nefes alma olarak tanımlayabilirim.
Kiper: Tek başına yaşam olarak kullanmıyorum. Tasavvufi anlamı da var. Can, ruhla ilintili bir kavram mı?
Meltem: Bütün duyguları anlamlandırarak çatıyı oluşturuyor. Farsça; yaşamı yaşamak demekken Arapçada ruh anlamına geliyor. Gerçekten yani bedenden, hakikate yani ruha geçişin arasıdır. Hem canlı hem anlatılması zor olan her şeyi kapsayan bir kavram. Şeyin hakkını veren kök, anlamında da kullanılır. Hayatın anlamı 42 (Otostopçunun Galaksi Rehberi göndermesi), bu kavram iyi denk gelmiş.
Kiper: Can’ın öznenin kendisi olduğunu düşünüyorum. Beden ve ruh, hepsini tek seferde kastediyoruz.
Hasan: Ben kavramının ötesinde tüm varlığımızı anlatan bana ait olan bir şeyden bahsediyoruz. “Önce can, sonra canan” demişiz. Her bireyin kendisinin tümünü hapsediyor.
Ahmet: Nefs kavramını anlatmak için kullanılır. Canım istedi, bunun en güzel örneğidir. Önce onu yani nefsimizi, canımızı doyurmaya çalışıyoruz. İnsanın ilkel yanıdır.
Baran: Canlılığı kastediyoruz.
Kiper: Egosuz, bencil olmayan, yalın bir hal diye düşünürken ‘canım istedi’ cümlesini hatırlatan Ahmet bize bencilliğimizin ortasından bir kapı açtı, ne dersiniz?
Neri: ‘Gelin canlar bir olalım’ Cinsiyetsizlik içeren Alevilik kavramı. Can, hayvanlar için kullanılıyor.
Dönay: Bizim bu taraflarda yaygın bir kullanımı da ‘canı çıkasıca’ şeklindedir.
Kiper: Kızgınlık ile karşı tarafın bütünlüğünü hedef alma şeklinde yorumlanabilir. Canın bir yere gitmediğini mi yoksa gidebildiğini mi düşünüyor musunuz?
Baran: Yaşam sona erince yok olandır. Biyolojik de bir terimdir. Yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmeye devam etmesi halinde varlığından bahsedebiliriz. Canlı olmak ile ruhlu olmak birbirinden farklı. İnanç sahibi olanlarla olmayanlar arasında yüklenen anlam değişiyor.
Neri: Canını satamazsın, ruhunu satabilirsin.
Kiper: Ölüm, canını teslim etme şeklinde de ifade ediliyor. Bazen çok sıkıştığımızı hissettiğimizde ‘Allah canımı da alsan kurtulsam’ diyoruz. Ya da biçare durumda olanlar için bunu diliyoruz…
Ahmet: Bence, nefsin, isteklerin, arzuların gibi düşünmek gerekiyor. Onunla barıştığında, seni üzen, sıkan nefsi şeyler bitecek, o zaman olmuş oluyorsun. Biz dünyaya gelirken bize refakat ediyor. O bizden alındığında biz de ölüyoruz. Onu geliştirmek, büyütmek gerekiyor. Biz ölünce, can da ölüyor.
Can Nedir?
Kiper: Ruhun bir parçası gibi duruyor, bedenin bir parçası olmadığı aşikâr değil mi?
Ahmet: Tam tersine, can maddeye yakın. Can borcunu ödemek diye bir sözümüz var. Ölümden sorumlu müdüriyet gibi düşünebiliriz. Ruh yerine bilinci kullanıyor.
Tunç: Yaşam ibaresi gösteren şey. Olumlu canlı; olumsuz cansız. Noktalı ya da noktasız.
Kiper: Can ismini erkeklere verirler. Neden erilliğe layık görülür? Canı neden eril yapmaya çalışıyoruz.
Ahmet: Can eril, Canan dişil.
Dönay: Can cana olmak, Âdem’den gelmiştir. Öyle rivayet edilir.
Hemad: Can ne demek? Aklıma ilk canımı bile veririm, önermesi geliyor. Üst noktada bir sevme, sevilme anlayışı.
Uhri: Yıllar içinde farklı anlamlar yüklenen sözcük. İslami bakış açısıyla dini kültürdeki yerine bakalım. Tanrı, Âdem’i, pişmiş topraktan yaratıp nefesinden bir parça üflüyor. İslamiyet’te ruh yoktur, nefs vardır. Yine Âdem’in kaburga kemiğinden Havva oluyor. Alevi-Bektaşilikle durum biraz daha farklı. Bedenin içindeki, öte dünyaya giden bir parçası olarak bulunan bedenin yaşama fonksiyonu bitince ortadan kalkan şey olarak tanımlanıyor. Can son nefesle vücuttan çıkan ortadan kalkan şey.
Kiper: Kavramın temeline gidemiyoruz; ama öncesine gidebiliyoruz.
Uhri: Aslında ölümü konuşuyoruz, kendi varlığımızın ölümün farkındayız. Bu kavram da arada değindiğimiz diğer kavramlar gibi ölümü kabullenmek için icat edilen kavramlardan birisidir. Ölüm kavramı ile yüzleşmemek için ölümlülüğümüzü rasyonelize ediyoruz. Derdimiz ölümlü olmak, ölümle yüzleşememek gibi duruyor.
Meltem: Ruh üflenmesi, tüm varlığa Edebiyatın bize armağan ettiği zarafet. Kadını parlatmak adına tasavvufta canı daha işlevsel hale işlevsel hale getiren kadına canan denmiştir.
Ahmet: Ölüm gibi bilmediğimiz şeylere kelime türetiyoruz. Yerine anlamlar inşa ediyoruz.
Dönay: Can, korunmaya muhtaç bir şey, zayıf bir tarafı var.
Neri: Nefes gibi can da geçici bir şey.
Kiper: Can neden kıymetlidir?
Hasan: Teoloji tarafından bakıyorsak can sınav deneyimleri geçireceğimiz süre demektir. İnsanlık birikimine ne katkıda bulunacağız? Hem ruhun hem bedenin enerji yoludur.
Kiper: Süper Mario oynarken sekiz can hakkınız var. Canı hızla harcama. Can sahibinin kendi elinde mi?
Ahmet: Kedi dokuz canlıdır. Can dünyaya ait bir şey. Nihai benliğimiz değil. Hayatta olmamı sağlayan bedeni taşıyan enerji formu.
Dönay: Canı anlatırken zamandan bahsetti. Bütünün, yani evrenin bir parçası da diyebiliriz.
Sevim: Çiçek için canlı dediğimiz zaman parlak olduğunu düşünüyoruz. Can tek başına fizyolojik ayakta kalmak değil de ruh bütünselliği gibi geliyor. Kalbinin temiz olması, hayata karşı sevgi hepsine birden can diyoruz.
Mert: Ruhsal maddi ve manevi bir şeyin geçici bir süreliğine birleşimi. Canın çıkması maddenin yok oluşudur.
Can Nedir?
Neri: Candan kişi; candan türeyen kişi olarak da kullanıyoruz, samimiyeti olduğunu belirtmek için de kullanıyoruz.
Ahmet: Down to earth, maddeye yakın, samimi.
Uhri: Canlı yayını narin uçucu kaybolma halinden türetmişiz. Can dost ya da can düşmanı geliyor aklıma. Kavrama çok fazla anlam yüklenmiş görünüyor.
Kiper: Bütün yüklenen anlamlar üzerinden düşündüğümde kelimelerin yönelimi yok gibi duruyor. Kullanım biçimiyle pozitif/negatif algıya da gönderme yapan kullanımları olmasına rağmen can fazla pozitif bir kavram değil mi?
Uhri: Yunus Emre, bir ben var benden içeri, diyor. Psikoanalizin varmak istediği şeyden bahsediyor. Tekillik var, bizi var ediyor. Yalnızlığımızı paylaşmak için tekillere yakınlaşma var. Bütün bedensel özelliklerde sıyrıldım. Olumlu olmasını istediğimiz beklenti vs.
Ayda: Özneden bahsediyoruz. Başlangıç doğum sonunda ölüm olması gerekiyor. Hangi noktada canlanıyoruz? Ne olursa ölüyoruz? Materyalistler ruh vardır, makinadır diyor. Acaba ölümsüzlük ne? Salt farkındalık mı? Dünyevi mi? Salt cennet-cehennem yetersiz geliyor. Pozitivizm ötesinde farkında olmadığımız acabalar var.
Meltem: Doğmak ve ölmek, beden ve ruh arasında yürümektir. Can gülümseyen bir kelimedir. Hayat anlamını da cana yüklediğimiz için olumlu diye düşünüyorum. Cansızlık var mı? Can, ölümün karşısında durduğu için pozitif.
Hasan: Can, umutlu bir kelime.
Kiper: Başka bir bakış açısıyla sorayım. Bir amip ne yapsın? Yoktan var olmuyorlar. Üremek için ortadan ikiye ayrılıyor. Amip dünyası için canlılık devam ediyor. Amibin kendisi amip dünyasının devamlılığı için canından mı vazgeçmiş oluyor?
Ahmet: Can, enerjinin bir formu. Enerjinin bilinç kazanacağı yönünde cana enerji formu. Bedeni de tutkalla tutar.
Neri: ‘Herkes ölür ama herkes yaşamaz’ demiş Victor Hugo.
Ayda: Jurassic Park-2 dinozorları tekrar hayata getiriyorlar. Üremesinler diye eril olarak getiriyorlar. Eril bireylerden sonunda yumurta çıkıyor. Yaşam bir şekilde yolunu buluyor, eril de dişi de olsa.
Kiper: Bir candan çıkan ikinci bir can varsa buna üreme demiyor muyuz?
Hasan: Enerjiyi ikiye bölüyorsun.
Ahmet: İlk can kendi bütünlüğünü kaybediyor.
Meltem: Can tek zaten var olan yok. Yok olan var. Hayatta kalmak değişen can değişmiyor.
Dönay: Üreme isteği varlığını devam ettirme. İçgüdüsel olarak, türün devamını sağlıyor. Her canlı üreme mücadelesi veriyor. Amibin farkında olmadığını nereden biliyoruz?
Ahmet: Hayvanlarda otomatik gerçekleşiyor. Amibin bilinci yok.
Kiper: ‘Hücrelerin hafızası’ söz konusu olduğunda, hücrelerin bir hafızası olduğunu biliyoruz, candan bahsedebilecek miyiz?
Uhri: Marsta hayat var mı diyorum. Can sözcüğünü kendimize dönük kullanıyoruz. Canı hâlâ sözcük olarak tanrısal ifadede kullanıyoruz. Canlandırma/reanimasyon kavramıyla kendimizi tanrılaştırarak kullanıyoruz. Bedenin çürümesi 40 gün sürüyor. EKG çizgisi elektrik üretiyor.
Kiper: Can olan bir yerde hayat var. Evreni kainatını canlı olarak kabul ediyoruz. Can demek hayat demek değil mi?
Uhri: Canlılık kriteri nedir? Algımızla ürettiğimiz soyut bir kavram. Doğada karşılığı olmayabilir. Vazodaki çiçek canlı mı? Beden ölünce canlı mı?
Hakan Kılman: Varoluşun tekrara geliyor. Bedeninle vardın. Bilinç, patern olmadığı zaman bilinç diyemeyiz. Saatin beş olduğunu nasıl anlıyorum, 4 ve 6’ya göre ayarlıyorum. Canın öncesi ve sonrasını; öncesinde kâinat ve evren var. Can olayı şahitlik kısmında başlıyor. Yürüdüğümüz için anlamlandırıyoruz. Can şahit. Eğer biri şahit olduysa bilgi aktardığı anlamadığı yer var. Hücre devam ettiği sürece bilgi paterninin devam edeceğini unutmayalım.
Geri bildirim: 030. Oturum: Masumiyet NEDİR? - Yamuk Duruş
Geri bildirim: 162. Oturum: Delilik NEDİR? - Yamuk Duruş