22.11.2022
Soru: Delilik nedir? Sizce delilik nedir? ( Oturumda psikopatolojinin dışında kavramı anlamaya çalıştığımızın bilgisi verildi.)
Tunç: Delilik bir noktada toplumda akıl noksanlığı olarak algılanıyor. Akıl dediğimiz şey nedir? Düşünme yetisi, olayları anlama ve analiz etme yetisi bir başka deyişle “normal” bir insanın sahip olması gereken yetiler. Delilik durumunda sanırım bir sebepten dolayı bu yetileri kullanma hâlinde bir değişiklik oluyor. Toplum bunu bir anomali olarak gördüğünden, tanımladığından, deli dediklerine de bir alaycılıkla yaklaşıyor. Bu durumun istisnası yani bu hoş karşılanmamanın tersine çevrildiği durumlar da var. Kişinin yaptığının çılgınlık ya da delilik diye adlandırılmasına ve toplumla ters düşecek bir yapıya sahip olmasına rağmen toplum bir nedenle bu deliliğe paye vermeyi seçer.
Bursalı müderris Mehmed Said, 1815’te halk dilindeki deli çeşitlerini bir araya toplamış ve Deliname’yi yazmış. Said’e göre 56 çeşit deli tanımlaması vardır. (Editör Notu: Mehmet Said ve Deliname ile ilgili şuradan ve buradan detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.)

Bengü: Deliler, anormal olarak kabul edilen gerçek normaller midir?
Enes: Toplum olarak üstünde uzlaştığımız “herkese benzeyen karakter” tanımımız var. Bu tanıma uymayan kişilereyse deli damgası vurabiliyoruz. Çoğunlukla birinin deliliğinden bahsederken onun akıl hastası olduğunu düşünmüyoruz ya da ima etmiyoruz. Tanımladığımız bu karaktere yakın olmayan hallerimizi de kısmi olarak delilik diye adlandırıyoruz. Ben herkesin içinde bir parçasında delilik olduğunu düşünüyorum.
Aysun: Sözlüğe baktığımızda delilik için norm dışı olmak olarak özetlenebilecek bir tanımla karşılaşıyoruz. Sarhoş olmadan ya da alkol almadan sarhoş taklidi yaparak bir ortama uyum sağlamanın sağlanabilmesi gibi delilik de kimi zaman -psikopatolojinin dışında- kişi için bir kalkan oluşturabiliyor. Psikopatolojinin dışındaki durumlarda olması gereken ve hayatı renklendiren bir kavram delilik…
Mehmet: Kimseye etmem ben şikâyet ağlarım ben hâlime… sonra baktıkça istikbalime, istikbal göremediğimden ben deliyim. (Başta deli olduğunu beyan ederek, delilik örneği vermek adına cümleler sıraladı.)
Sanatın ve hayatın içinde delilik var. “Bir Delinin Hatıra Defterini” okumak lazım, deliliği daha iyi anlamak için. Gogol’un hayatına bakmak da bu anlamda anlamlı olacaktır. Aklın deliliğe yaklaşabildiği hal, saçmalayabilme halidir.
Murat: Delilik bana göre toplumsal bir mittir. Gündelik hayattaki kavrayışımızın dışında hatta tıbbi kavrayışın da dışındaki bir kavrayışı temsil eder. Bize diğerleri olarak çeşitli duygular yaşatır, korku, tedirginlik, sempati vs.
Bengü: Aslında sanat bir deliliktir, diyebilir miyiz?
Mo: Akıllılar için, akılla konuşanlar için her şey deliliktir. Burada herkes akıllı! Delilik hakkında konuşmak benim için prostatım, bozuk gözlerim ya da karaciğerim hakkında konuşmak gibi bir şey. Tescilli bir deli olarak delilik hakkında konuşmak fazla egoistçe olur. Hayatımda öğrendiğim pek çok güzel şeyi “deliler okulunda” ya da “akıl hastanesinde” öğrendim. Bu okulda; kendini akıllı sayıp deli gibi davranan insanları değil de deli olduğunu bile bile akıl hastanesinde yaşayan akıllı insanları tanıdım. Resmin bir matematiği olmadığı için delirmeden resim yapılabileceğini pek düşünmüyorum.
Bengü: Bir deli, onlar bizi içeri kütlediklerini sanıyorlar ama biz onları dışarı kilitliyoruz demiş. Bunun hakkında ne düşünürsün?
Mo: Doğru olduğunu düşünüyorum.İçerisi umulmadık kadar renklidir, umulmadık kadar hareketlidir. Dışarıda hayat biraz daha fazla siyah beyazdır. İçeride hayat daha renklidir, orada hayatı gerçekten anlamak daha kolaydır.
Özlem: Başlığı benim için atmadınız mı? Çağırdınız geldim. Benim için delilik bir yaşam biçimi. Ben kendimin diğerleri gibi olmadığını düşünürken diğerleri benim deli olduğumu düşünüyor. Sanıyorum karşılıklı bir uzlaşının farklı isimlendirilmesi bu. Benim yapmayı seçtiğim hiçbir şey insanların normal diye tanımladıklarına denk düşmediğinden, insanların beni deli diye yaftalamasından çok da rahatsız değilim. Kendini akıllı zanneden insanların normal olmama ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum.
Delilik Nedir?
Bengü: Delilik hassas insanların protestosu mudur?
Özlem: Hayır, delilik dehanın protestosudur.
Oli: Benim için delilik; havuz problemiyle abdest almaktır.
Mustafa: “Atın iyisine doru, insanın iyisine deli derler.” Deliliğin, toplumu değiştirmek dönüştürmek isteyen ilerici, devrimcilerin bir özelliği olduğunu düşünüyorum. Kişisel yaratıcılığını toplumun hizmetine sunan bu deliler olmasa toplumun değişmesinin dönüşmesinin mümkün olmayacağı kanaatindeyim. Bilimde, teknolojide, sanatta bir çığırdan ancak delilik sayesinde bahsedebiliyoruz. Her şeyimizi delilere borçluyuz.

Yıldır: Benim için delilik meta akıldır, meta bilinçtir. Bilincin kara deliğidir. Bilincin eline geçiremediği ve iflas ettiği haline delilik denir. Bilinç deliliğin “ne”liğini kavrayamadığı onu eline geçiremediği için aslında kendinin de olduğunu kavrayamaz.
Hasan: Daha önce etiket kavramını konuşmuştuk. Kişilerin eylemlerinden yola çıkarak kişilere yapıştırdığımız bir etiket olarak tanımlayabiliriz. Bu eylem düşünsel ya da hareketsel olabilir. Nasıl sınırlamaya çalışıyoruz kavramı? Kavramın zamansal bir boyutu var. Zamanın ruhuna göre belirlenen davranışların dışında kalan davranışlara biz delilik diyoruz.
Eda: Foucault’un Deliliğin Tarihi çalışmasındaki büyük kapatılma bölümüne bakarsak konu hakkında daha sağlıklı konuşacağımızı düşünüyorum. Delilik, toplumsal kurallara uyan ve uymayan ayrımı üstünden yapılınca daha anlamlı oluyor. Mesaili bir işte çalışmak ya da çalışamamak ayrımının – ekonomik düzene uyum- üstünde durmak gerekiyor. Tabii ahlaki normları da takip edemeyen kişilerin deli olarak yaftalanmasının politik bir ayrım olduğunu da hatırlamak gerekir.

(Self Portrait – Egon Schile)
Pata: Delilik bence dahilik demektir. Deliyle zaman geçirmek heyecanlıdır, farklıdır ama bir o kadar da zordur. Friedrich Nietzsche, “Müziğin sesini duymayanlar, dans edenleri deli sanırlar” der.
Qijikareş: Delilik; aşık ile maşuk arasındaki aşk ilişkisinin sonsuza kadar reddedildiği toplumsal bir durumdur.
Bengü: Yaşamın tadını yalnızca deliler mi bilir?
Qijikareş: Delilik toplumsal bir durum. Deliliği kazanabilmek için aşktan vazgeçmek gerekiyor. Delirmenin bedeli o kadar da ucuz değil.
Bengü: Sence delilik bir savunma mekanizması mıdır?
Kiper: Ben işin psikopatolojisine hâkim değilim. Konuşacaklarımın hiçbiri bu çerçeveden olmayacak. Şu ana kadar konuşan arkadaşların tanımladıkları romantik delilik tanımlarının hiçbirine katılmıyorum. Deliliğin ululanmasına sıcak bakmıyorum. Sadece toplumsal bir norm dışılığa indirilmesine sıcak bakmıyorum. Deliliğin içi boşaltılmak için seçilen kavramlardan biri olduğunu düşünüyorum ve romantik tanımlamaların buna hizmet ettiğini düşünüyorum. Deliliğin eskiden dokunulmazlığı vardı, günümüzde insanlar kendilerine dokunulmazlık devşirmek için bu kavramı üstlerine giymeye çalışıyorlar ama bunun delilikle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Delilik bedeli olan bir durum ve bedelini ödemeden bunu üste giymek kavramı istismar etmektir. İçinde bulunduğumuz coğrafyada rasyonel akılla davranmak delilik olarak görülüyor. Burada, bu coğrafyada herkesin norm dışı davranmaya meyilli olduğu yerde norm içi davranmaya çalışanlara ne diyeceğiz?
Bengü: Delilik kavramı sence zamana bağlı olarak değişime uğruyor mu?
Ayda: Biz aslında bir parça tatlı genişliğe ya da tümüyle genişliğe delilik diyoruz. Bu genişlik müthiş eğlenmemize ya da eğlendirmemize neden olabiliyor. Diğer taraftan toplumun dengesini bozanlara deli diyorlar. (Apartmanların tarihi – tımarhanelerin doğuşu)
Bengü: Delilik sence kişiyle kendisi arasında mıdır? Yoksa kişiyle toplum arasında mıdır? Deliliğin muhatabı kimdir?
Güneş: Delilik aslında soru sormamızla başlayan, kendimizle tanışma halimiz. Kenedimizi anladıkça delirmeye yaklaşıyoruz. Kendini sorgulayan insanların uyku düzeni bile delilik hakkında bir işaretçi olabilir. Üst bilincimizin peşine düşmemiz aslında deliliğin yoluna baş koymamızdır. “Fazla bilinçli olmak da bir hastalıktır.”
Bengü: Genelde değer verdiğimiz eşyalarımızı saklar, değer vermediklerimizi ortada bırakırız. Akıl ve delilik söz konusu olduğundaysa tam tersi davranıyoruz. Bu işteki terslik sence nedir?
Murat: Biz rasyonel insanı akılla ilişkilendirdik ve deliler bu tanıma uymadığı için onları sistemin dışına attık. Günümüzde delilik modern toplumun bir parçası haline geldi. İnsanlar delirebilir ve akıllanabilir. Delilik aslında toplumun dönüşümler içerisindeki bir parçasından ibaret. (Mahalle Delileri üstünden bir hikâye paylaştı)
Delilik Nedir?
Qijikareş: Dedem dedi ki sular bozuldu, su depolayalım temiz su… Ve dedemin dediğini yaptık, temiz su depolamaya başladık. Günlerce hatta aylarca… Bir yıla yetecek kadar su… belki de ömrümüzün sonuna kadar yetecek su depoladık. Günler geçtikçe dedemin söyledikleri doğru olmaya başladı. Sular kirlenmeye ve insanlar birer birer delirmeye başladı. Bir yerden sonra işler öyle bir çığırından çıktı ki dedemin ömrünün vefa etmemesiyle köyde delirmeyen bir tek ben kalmıştım. Bir yerden sonra deliliği o kadar merak ettim ki, kirlenmiş sudan bir yudum içtim. İşte o saatten sonra köyde bir tek deli kalmadı…

Bizim bütün söylemlerimiz aslında delicanlılık üstüne. Doğamıza yaptığımız övgü dolu atıflardan fazlası değil. Normun geçerliği olduğu bir dünyada kendi doğallığımıza, kendi doğamıza yaptığımız atıf aslında delilik. Delilik akıllığın tersi de değildir.
Kiper: Anadolu’da sokakta pek kadın deli görmeyiz. Genelde bir kız sevip de vermedikleri hikâye edilen erkek deliler vardır. Mahallenin, köyün delisi vardır ama Kasabanın, şehrin delisi yoktur. Coğrafi bir işareti var sanki delilerin… Mahallenin delisi olunca sanki herkesin delisi oluveriyor. Eskiden hayatımızın parçası olan kişilerken, şimdi parça parça deneyimleyebildiğimiz bir şeye dönüyor, dönüşüyor. Eskiden deliliği bir başkasına muhtaçlık üzerinden tanımlıyorduk. Şimdilerde kendimizi korumak adına kullanmaya başladık.
Uhri: Öncelikli olarak bu konuyu hunili konuşmak gerekiyor. Huni olmayınca içine giremiyoruz. Ben aslında aklımızla normal diye bir şey tanımlanın delilik olduğunu düşünüyorum da dilim ona varamıyor, o yüzden normalin nasıl tanımlandığını anlamamız gerektiğini söyleyebilirim.
Normal aslında, toplumun bireye sen düşünme biz senin yerine düşünüp bulduk, hazırda bunlar var dediği her şeydir. Normali kabul edince de akıllı uslu oluyoruz. Dışarı çıkıp bir şey beceremeyenlere deli diyor olabiliriz. Delilik aslında kendini normal kabul edilenler için sorun, kendileri için sorun değil.
Yıldır: Kişi nasıl delirir? Bir reçetesi var mı?
Kiper: Kişinin kendine maruz kalması kişiyi delirtmez mi?
Uhri: Kişinin kendine maruz bırakılması bir işkence yöntemidir ve pek tabii kişi aklını yitirir. Yine de konumuzun bu olduğunu sanmıyorum. Kişinin aklıyla delirmeye en yaklaşabileceği şey saçmalamak olabilir. Bilinçli bir şekilde saçmalayabilmek, uğraşarak bile saçmalamak pek mümkün değildir. Deliliğin başlangıç noktasının akılla bulunabilmesi pek mümkün değildir.
Bengü: Erasmus Deliliğe Övgü’de, en mutlu kişiler akılla bağlantılarını koparanlardır, diyor. Yine sanatın delilikle algımızı genişlettiğinden ve en iyi mutluluğun yanılgıya dayanan mutluluk olduğunu söylüyor. Sanatçılarınsa mutluluklarını kibirden aldıklarını söyler. Erasmus’un ortaya koyduğu bu değerlendirmeler için ne düşünürsün?
Hasan: Dışardan bir etiketleme olduğuyla ilgili bir kabulümüz var ve üstümüze giyip konuşmakta zorlanıyoruz. Bu etikete canımızın istediği gibi davranabilme ve koruma zırhından yararlanabilme noktasında öykündüğümüz gözlemi de doğru gibi görünüyor. Deliliğin ciddi bir iş olduğu, sıradan insanlara bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğu tanımına gönderme yapan arkadaşa da ayrıca katılıyorum.