19.11.2023
Kiper: Ne bilmediğimi bilmediğim için ne bildiğimi de bilmiyorum. Bilme fiilini nasıl konuşacağımı bilmediğim gibi bilginin de ne olduğunu bilmiyorum. Bu nedenle bilgi nedir, senin için bilgi nedir?
Tunç: Bilginin doğruluğuna inanıyorsak o bilgi gerçekten değerli. Temel anlamda bir şey hakkında kimi zaman yazılı olarak bize aktarılan bazen de bize sözlü olarak aktarılan ve bir şey hakkında aklımıza yatan bir tanımlamadır.

Bilgi Nedir?
Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren bilgi almaya başlıyoruz. Hayatımız boyunca çok fazla bilgi depoluyoruz ve bunlar bizi hayatta tutuyor. Bilgiyi nasıl süzüyoruz, hangi bilgiyi nasıl seçiyoruz?
Bilgiyi biz bazen bize aktarılmadan da deneyimleyerek de öğreniyoruz. Bir aktaran tarafından direkt verilmeden de biz o bilgiyi bazen keşfediyoruz. Aklımıza yattığı derecede de o bilgiyi sahipleniyoruz.
Özcan: Evrendeki her şey birbirleriyle dolaylı veya dolaysız bir ilişki halindedir. Dünyanın ilk varoluşundan beri bilgi statik biçimde duruyor. Yeni bir bilgi oluşmuyor. Bir ilişkiler bütünü bir kural seti halinde var olmuş ve sürdürülüyor.
Bilmek nedir? Bilmek insan için onun bilgi haline gelişi fakat biz zamanla bunları keşfediyoruz. Hazinemiz de bunu aktarmaya başladığımızda zenginleşiyor. Aslında bilmek bir anlamda bir ilişkiyi keşfetmektir. Bildiğimiz her şeyi bize öğreten bir mekanizmanın varlığını kabul ediyorum, bu şekilde düşünüyorum.
B bile değil: Bilgi söz konusu olunca kişiler için ne ifade bir bağlamla birlikte önem arz ediyor. Olan bitenler arasındaki gözlemi yapan insan. Öteki canlılarda bir şey üzerine gözlem veya onu farklı ilişkiler bağlamında en az iki şey arasındaki farkı veya işte üç ve üzeri çokluk arasındaki farkı işlediklerini gözlemlemiyoruz.
İnsanda bulunmayan bir şeyi bilgi olarak adlandıramıyoruz. Diğer canlılarda olana enformasyon ya da veri olarak düşünebiliriz. İnsan, çeşitli ilişkilerinden elde ettiği verileri bir modelleme ile bilgiye dönüştürüyor. Örneğin yemek tarifini bir veri seti olarak düşünebiliriz. Biz yemek tarifinden yola çıkarak ancak bir yemeği yaptığımız zaman o yemeğin bilgisine sahip oluyoruz.
Kiper: Bir şeyin bilgi olduğunu belirleyen kıstas mevcut mu yoksa önümüze gelen her şey bilgi mi?
Ayda: Bence, bilgi bütün şeyleri bizim zihnimizde var kılan düşünce edimidir. Öncelikle duyu organlarımla ve sezgimle bir şeyi bilebiliyorum. Bir şeyi görmeden de tatmadan da koklamadan da var olduğu bilgisine de sahip oluyoruz.
Bilgi ne zaman oluşur, bilgi olur ve bilirim? Bilgi ne zaman gerçektir ya da değildir?’ İçinde bulunduğumuz evrenin aslında gerçek olmadığını var olan gerçekliğin idealar dünyasında ve var olan gerçek bilginin de idealar dünyasında olduğunu Platon söylemişti. O günden beri zaten her bilgiye hemen inanamıyoruz, tutunamıyoruz.
Sokrates, kendi kendini tanı der. Sokrates gibi düşünsem bu çağda herhalde kendini unut derdim. Çok şey bilmek, bilgelik midir?

Self Knowledge – Viktória Kováts
Kiper: Bilgi dediğimiz şey ille de faydalı olmak zorunda mı?
Haşim: Bedenimizin algılamaya müsaade ettiğinin dışında bir şeye erişemeyeceğimiz için kendimizi bilmek, bir başka şeyde kendimizi bir şey kılmak olabilir. Bir şeyin ne olduğunu kanıtlamak yerine belki de bir şeyin ne olmadığını kanıtlamaya çalışmak daha iyi olabilir.
Bence bilgi pragmatik olmak zorunda değildir ancak materyalizmden bakacak olursak benim onu öyle görmemem bilginin bir şeye hizmet etmediği anlamına da gelmez çünkü bir şeyi bilmek onu ne şekilde görmeyi arzulamamla da ilişkili olabilir. Bu nedenle faydalı bir tarafı hep olacak gibi görünüyor. Bilmeyi belki de ötekiyle konuşmak için var ediyoruz.
Bilgi Nedir?

Allegory of Force and Knowledge_ Giovanni Battista Tiepolo
Kiper: Bilgi nesneler dünyasına ait bir şey mi? Ben örneğin sana bilgiyi hediye edebiliyor muyum ya da biriktirebiliyor muyum? Bilgi eşya gibi bir şeyi mi, sahipliği mümkün mü?
Yıldır: Bilgi ve insan ilişkisi söz konusunda öznenin kim olduğu oldukça karışık bir konu. Bilgi mi insanı üretiyor yoksa insan mı bilgiyi üretiyor? Genel olarak bilgi iki kanaldan ilerliyor. Bir tarafta anlam ve değer var, diğer tarafta da şeyler arasındaki ilişkilere bağlı, neden- sonuç ilişkisi gibi ilişkiler üzerinden bilgi üretiyoruz.
Bilimsel bilgi yetmezliklerimizi yeterli hale getirmeye çalışırken bizim silahımız oluyorken anlam ve değer dünyasında üretilen bilgi insan için tehlikeli olabiliyor.
Bilgi, bilmiyor, bilmeye çalışıyor; insan bu şekilde bilgiyle ilişki kurarsa daha alçak gönüllü bir dünyada yaşayabiliriz.
Kiper: Bilginin ilişkilerini konuşuyor gibiyiz ama ben bilginin ne olduğunu bildiğimden emin değilim. Bir şeyi bilip bilmediğimi his olarak biliyorum ama bildiğim şeyin bilgi olup olmadığını bilmiyorum. Bu noktada bir ayrım yapabilir miyiz?
Cengiz: Sokrates’in yaptığı tanıma katılıyorum, bilgi bilmediğimizi bilmektir. Bilmediğimizin bilgisini nasıl edineceğiz? Platon‘un mağara alegorisini hatırlarsak bilgi ve bilinmezlik ilişkisi kafamızda netleşir.
İnsanlık yerleşik hayata geçtikten sonra önce palavralara, mitoslara, menkıbelere sığındı. Bilinmezliği gökyüzüne çıkardı. Bu dönem olmasaydı, hayal gücümüzü geliştiremezdik. Sonra felsefeyle tanıştık yani rasyonalitenin kendisiyle tanıştık. Bizim bilmediğimiz şeyin bilgisini oluşturmamızı sağladı. Yani bize metodoloji verdi. Bildiğim tek şey bilmediğim şeydir ama ben o bilmediğim şeyin metodolojisini oluşturabilirim. Günümüzdeyse bilgi, düşünebilirim ama bilemem, önermesine doğru gidiyor.

The Transfer of Knowledge – POUK ART
Kiper: Bu bilginin ne olduğu konusunda benim kafam hala daha karışık. Bilgiyi miras olarak bırakmaya mı çalışıyoruz? Bilginin sahipliği kendisinden daha mı önemli?
Uhri: Aslında olmayan bir şeyden söz ediyor olabiliriz. Bir düşünce akışının içinde bir noktayı tutup o noktaya bakıp bir şey söylemeye çalışıyoruz ve buna bilgi diyoruz. Akışı durduramıyoruz ama oraya bir nokta koyup o noktayı bilgi olarak kavramsallaştırılmasına ihtiyaç duyuyoruz.
Pek çok paradigma – iletilebilir, depolanabilir, sorgulanabilir- ya da hiyerarşiyle bilgiyi tarif edebilirim ama bence bilgi kendimizi ifade edebilmek ve bir yerdeki bir noktayı işaret etmek için kullandığımız kavramsal bir araçtır. Düşünce akışını durağan hale getirmeye çalışmamızın sonucudur.
Erkan: Paylaştıkça ne olduğunu daha çok anladığımız, sakladıkça aslında ne kadar büyüdüğünü gördüğümüz bir değerli taş gibidir bilgi. Bunu herkesin anlayacağı şekilde ortaya koyduğumuz zaman herkesin bildiği bir şeyden de bahsediyor olabiliriz. Bilgi savaşı bitirebileceği gibi barışın önündeki engel de olabilir.
Kiper: Bilginin bir şekliyle zamana benzediğinden bahsediyoruz. Zaman odasında da zamanın bir şekliyle bir algı olduğundan bahsetmiştik. Buradan yola çıkarak bilginin ortak bir yanılsama olduğunu iddia edebilir miyiz?

The Tree of Knowledge- David Cannon
Hasan: Bu oturumda bir bilmeyen olarak konuşuyorum. Zamanın kişisel olması gibi bilginin de kişisel olduğunu söyleyebiliriz. Dünya dediğimiz bu kurguyla kurmaya çalıştığımız ilişki biçimlerinde ister maruz kaldığımız ister peşinde koştuğumuz bilgi algımızı ve anlayışımızı belirliyor.
Üstelik bilgi işleme kapasitemiz sınırlı. Bizim bildiğimizi sandığımız her şey, bizim “şeyle” kurduğumuz ilişkinin düzeyinden ibaret yani biz dünya haritasını dünyanın kendisi zannediyoruz. Bilgi aslında harita kadardır.
Kiper: Teknik olarak daha önce görmediğim, hakkında fikrimin hiç olmadığı bir şeyi amacı dışında kullansam bilgi mi üretmiş olurum yoksa bilgiyi bozmuş mu olurum? (Çift taraflı testereyi, müzik enstrümanı olarak kullanma örneği)
Mesut: Bahsettiğin şey bence yorum. Anlattığın hikâyede ikimizin ağaç kesme görevi var. Sen bunun dışında kalacak bir şey yapıyorsun ve işe yaramıyorsun. Testereyi alıp ağaç kesmek yerine başka bir şey yapınca sistemin dışında kalıyorsun. Biz bu sisteme de medeniyet diyoruz. Medeniyet her birimizin aynı olmasını, sabit olmasını sağlamaya çalışıyor.
Buradan bakarsak biz bilgi eliyle zamanla aptallaşıyoruz. Daha önceden gelen bilgileri kullanarak çözülemeden günümüze kadar gelen problemleri çözmeye çalışıyoruz. Bu da bana bilginin aslında geçmişin çöpü olduğunu düşündürüyor.
Kiper: Öğrendiğimiz bir bilgiyi uygulayıp uygulamamayı, kullanıp kullanmamayı ya da katılıp katılmamayı bir tarafa bırakarak soruyorum, öğrendiğimiz bir bilginin tahakkümünden kurtulmak mümkün mü? Kısaca, öğrendiğimiz bilginin öncesine dönebilmemiz mümkün mü?
Özcan: Bilgiyi üretemiyoruz. Yeni bir renk icat etsek bunu diğerlerine anlatamıyoruz. Varoluşçuluk çerçevesinden bakarsak bilebileceğimiz her şey bir paket halinde toplu bir şekilde konumlanmış. Matematikte iki noktadan bir doğru geçtiğini kanıksamışız ama aynı iki noktadan sayısız eğri geçtiğini görmezden gelmeyi de kanıksamışız.

Knowledge – Eduard Andrei Molnar
Bu da bizi bildiğimiz en kısa/ kestirme yolun tekliğine inandırıyor ama alternatiflerin neler olabileceğini düşünmekten alıkoyuyor. Bir şeyi bilmemize imkân yok, bunu kabul ettiğimiz anda bilginin saflığı nesnelliği konusunda da bir şeyleri anlamış oluyoruz. Bu nedenle hiçbir bilginin tahakkümü altında kalmadık. Ölüm ve doğum gerçeği ışığında fizik gibi matematik gibi alanlarda bilginin sınırını zorluyoruz ama bir duvara çarpıyoruz. Bu duvar da gaiplik olarak adlandırılıyor.
Yıldır: Bilginin başlangıç noktası nedir? İlk bilme biçimi nedir? Zihni olan biri bir şeyi bilebilir mi? İnsan hafızasında olan bilgilerle yeni maruz kaldıklarını ilişkilendirerek bilgisini işliyor. İnsanlık bilincinin en karanlık noktası bilginin işlenmesinin kendisinin bilgisine sahip olmayışımız olabilir.
Kiper: 2 + 2’nin 4 ettiğini biliyoruz. Ben bir matematikçi olmadığım için bu bilginin aksini ispat etmekle ilgili derdim de yok. Yine de ben bu bilgiden kurtulamıyorum, unutamıyorum. Çoklu bilgi kullanırken kimi zaman aralarındaki ilişkiyi farklı kurduğum olsa da kullandığım bilgileri pek değiştiremiyorum. Bu bilgilerden birini öğrenmeden önceki halime dönmem mümkün mü? Ya da hal böyleyse gerçek bilgiden nasıl söz edeceğiz?
Cengiz: İnsanlık tarihinin düşünce birikimine baktığımızda insan önce ne bilebilirim diye yola çıktı sonra da bildiklerimden nasıl emin olabilirim diye devam etti. 16. yüzyılla birlikte yavaş yavaş artık kesin bir şekilde bildiklerimden nasıl emin olabilirim dönüştü. Bizim bilgiyle olan ilişkimiz bilginin hem efendisi hem de kölesi olmamız olarak özetlenebilir.

Allegory of Knowledge – Paolo de Matteis
Önümüzde paradigma değişimi dönüşümü var. Özneleşme insandan çıkarak yapay zekâya kaymaya başladı. Eskiden bilgi ilişkisi özneden nesneye ve sonra özneye dönüşlüyken şimdi nesneden özneye ve tekrar nesneye şeklinde bir hal aldı. Eskiden bilinenden bilinmeyene gidiyorduk şimdi bilinmeyenden bilinene gidiyoruz.
B bile değil: Bilgi aslında düşüncelerimizin notunu almak gibi düşünülebilir. Notu aldığımız andan itibaren onunla ilişki kurmak kolaymış oluyor. Bilgiyi nasıl bilebiliriz sorusu temelde duruyor ve öncelik sonralık ilişkisinin belirleyici olduğunu düşünüyorum.
Siddhartha: Aslında üç şey var. Birincisi tabula rasa ve ilk neyi bildik, ikincisi bilginin tahakkümü altında mıyız ve üçüncüsü özne nesne ilişkisi. Tabula Rasa’nın eleştirisi yapıldı, izlerden önce bir şey daha vardı o da zihnin kendisiydi yani tabula rasanın kendisiydi.
İnsanın kendisi bilgidir zaten varoluşu itibariyle insan bilgidir, evrenden kopuk bir varlık değildir. Bilgi insanı tahakkümü altına alabilir mi? Evet, alabilir, tarih zaten bunun kanıtı. Anayasalara, trafik kurallarına vs baktığımızda hem yaşanmış hem de yaşanmamış hayatları bile tahakküm altına alabilir.
Hasan: Bilgi bizi sınırlar mı? Bugünkü dünyada onluk taban üzerinden aritmetik düşünüyoruz. Zaman kurgumuzsa Sümerlilerden kalan 60’lık taban üzerinden devam ediyor. Zaman içinde öğrendiklerimizi bırakıp farklı bir şey üzerinden devam edebildiğimizin örneğini vermek istedim. Örneğin gelecekte de pi sayısı üzerinden bir tabanla hareket etmeye başlayacak olsak insanlar neleri düşünür hayal bile edemiyorum.
Uhri: Konuştuklarımızın üstüne bilginin ne olduğuna dair bilgimizin hiçbir zaman olmayacağı gibi bir izlenimine kapıldım. Kavramın kendisi birbirimizle iletişim kurabilmemiz için var. Ortak bir algıya ulaşamayacağımız gibi ortak bir bilgiye ulaşmaya çalışmanın da beyhude olduğunu düşünüyorum.
Bilgi Nedir?
Ahmet: Metafizik yaklaşıyorum bilgi konusuna. Bilgi soyut âlemdeki varlığın soyut karşılığıdır bu nedenle varlığın metafiziğidir.
Yıldır: Biz nesnelerin örneğin ağacın neliğini anlamaya, vakıf olmaya çalışıyoruz. Bunu bilgiyle yapıyoruz. Ağacı kaldırıp yerine bilgiyi koyunca bilinç çarşafa dolanıyor. Bilgi nedir sorusu gerekli bir soru mudur?
Hasan: Bir olgu, işleyiş ya da ilişki olarak insanlığın serüveni henüz tamamlanmadı. Ben, insanlığın bilmeye dair ya da bilgiye dair çabalarımıza dair pek ilerlediğini düşünmüyorum. İnsanlık temelde görmekle, gözlemle – gözü, mikroskop veya teleskopla- hala bilgiyi üretiyor ya da buraya yaslanıyor. Bu nedenle daha çok uzun yolumuz olduğunu düşünüyorum.
Kısıtlarımızın hem farkındayız hem de değiliz ve çoğu zaman kısıtlarımızı ihmal ediyoruz. Bu nedenle şu anda sağlam olduğunu düşündüğümüz bilgilere 100 sene sonra gülecekler.
Biz eğer bilgiyle ilişkimizi yeniden kurabilmek istiyorsak bazı bildiklerimizi yok sayabilmek zorundayız eğer sayamıyor eğer biz baktığımız çerçevenin ve pencerenin mahkûmu olarak kalıyoruz ve o pencereden tüm dünyayı gördüğümüz zannediyoruz.
Yıldır: Hegel diyor ki, başlangıç sonda açığa çıkacak, ilki sonda bulacağız, diyor. Bir şeyi sahiden bildiğimizde bunun cevabını bulacağız.
Mesut: Oğuz Atay, gömleğini yanlış iliklediğini ancak son düğmeye geldiğinde anlarsın, der. Bilginin eylem haline dönüşmesi nedeniyle değer kavramına tekrar bakmamız gerektiğini söylüyor.
Geri bildirim: 143. Oturum: Aile Nedir? - Yamuk Duruş
Geri bildirim: 031. Oturum: İtiraz Nedir? - Yamuk Duruş