26.11.2023
Mesut: Nedenini de bilemedim ama neyi bilmek istediğimden daha önemli bir hale geldi neden konusu. Neden ben bu tarafa doğru gidiyorum? Neden bir neden arıyorum?
Ayda: Nedenselliğe nasıl başlayayım? Nedensellik diye bir şey var mı ki? Gerçekten buna inanıyor muyum? Tamam, tabi ki ben de tartışıyorum, tabi ki kullanıyoruz. Evet, ama ben de şunu savunuyorum. Bence nedensellik diye bir şey yok. Neden sonuç ilişkisi diye bir şey yok. Her şey bizim algımızdan ibaret.
Causality – Quintin Codrington
Bir ayçiçeği için nedensellik var mıdır ki ya da varsa onun için de olması gerekmez mi? Ben nedenselliği insan algısı olarak düşünüyorum. Her bir şeyi Hume‘ın dediği gibi doğada tek tek nesneleri ve tek tek deneyleri alıp deneyemezsiniz veya bir laboratuvardan geçiremezsiniz. Her ısınan A der ki A ısınan B ise sonucu onun kaynayanı olsun her A’nın sonucunda B gerçekleşmeyebilir. Siz bunu biliyor musunuz, yeteri kadar hâkim misiniz, diyor. Dolayısıyla tek tek her bir nedeni ölçemeyiz, her bir şeyi ölçemeyiz. Nedensellikten ziyade ben evrimsel olarak bir gün başkalaşacağımızı daha da bambaşka hale geleceğimizi düşünüyorum.
Tabi bu benim hayal gücüm. Belki sadece robotik belki daha işte aşkınsal âlemde var olmaya devam edecek varlıklarız gibi hissediyorum. Neden olduğunu bilmiyorum öyle tahmin ediyorum. O yüzden nedenselliğin bir algı olduğunu düşünüyorum.
Mesut: Yani aslında nedensellikle kendimizi mi kandırıyoruz? Ya da bu kadar kalabalığız birbirimizi mi kandırıyoruz? Onu mu demek istiyorsun?
Ayda: Evet ona yakın bir şey dedim.
Tunç: Bugün odaya girdiğimizde ilk başta başlık yoktu. Acaba üç noktayı mı konuşacağız diye merak ettim. Buradan nereye bağlayacağım, insan yapısı gereği meraklı bir türdür ve olayların şeylerin bağlantılarını araştırmak, kaynağını araştırmak ister. Birbirine bağlantılı şeyleri keşfettiği zaman da bir şeyler ortaya çıkar. Nedensellik sanırım güzel bir şey, sorgulamayla alakalı bir şey, içinde araştırma da var bana göre. Nedensellik, neden sorusundan üretilmiştir. Bugüne geldiğimiz noktada bilimsel buluşların kaynağını nedensellikle ilişkilendirebiliriz.
Mesut: Peki her şeyin bir nedeni var mıdır Tunç?
Tunç: Evet, her şeyin bir nedeni vardır bana göre.
Mesut: Şu anda biz bu dünyada yaşıyoruz ve varlığımızın bir nedeni var diyorsun?
Tunç: Tabi tabi, bizden ziyade her şeyin bence bir nedeni var. Her şeyin sadece insanı koymayalım. Dünyanın oluşumunun, evrenin oluşumunun… Daha büyük pencereden baktığımızda… Yoksa yani kafayı yeriz herhalde bu nedensellik içinden çıkamazsak eğer. Bizi rahatsız eden bir durum olur herhalde diye düşünüyorum.
Mesut: Uhri nedensiz şeyler var mıdır? Arıyorum böyle nedeni olmayan… Kendi kendine olan mı diyoruz, ne diyoruz ona?
Uhri: Evet yani neden çok güzel! Bundan emin miyiz? Ben de Ayda’nın tarafındayım. Önümüzde bir şey algılıyorsak, bu algıladığımız şeyi oluşturan bir neden olduğu ön kabulüne kendimizi kaptırıyoruz. Bunu aklımızla yapıyoruz. Bu felsefenin çok temel bir sorusu. Parmenides, eğer bir şey varsa onu oluşturan bir neden vardır, der. Herakleitos’sa hayır efendim olması gerekmiyor zaten her şey sürekli birbirine dönüşen ve akışan bir şeydir ve Tunç’un dediği gibi aslında bir neden olmadığı için bu nedene dayandırabileceğimiz bir anlam da yoktur diyen karamsar filozoflardandır. Kafayı yeme tabirini Tunç’tan alıyorum.
Haklı olarak hepimiz kendimize iyi kötü bir varoluşsal değer biçiyoruz. Ve bu değer biçtiğimiz değerin de bu varoluşun bir anlamı olması gerektiğini, bu anlamı bulabilmek için de bizi var eden veya bizi eyleme döken nedenleri ortaya koymak gibi bir akıl düşünce akışı yaratıyoruz.
Dönüp baktığımızda aslında bunların hiçbirinin olmamış olma ihtimali çok daha yüksek. Böyle baktığımız zaman, aslında tamamen tesadüfen bir genetik varyasyon olarak dünyaya geliyoruz. Bizim yönetemediğimiz sonra da içinde bulunduğumuz kültürün harmanladığı bir yaşam silsilesinin veya bir yaşam gailesinin içinden geçiyoruz. Sonra tüm bunların bir anlamı olmasını bekliyoruz bu anlam içinde neden arıyoruz. Albert Camus‘un meşhur lafıdır. Bugün intihar etmediyseniz, bundan daha büyük bir iş yapmadınız der. Yani bundan daha büyüğü yoktur, der çünkü aradığınız anlama ulaşılamıyor aslında. Çünkü her şey bir akıştan ibaret.
Nedensellik Nedir?
Nedensellik Nedir?
Işık nedir? Işık duruma göre bir maddedir, fotondur. Duruma göre dalgadır. Biz de öyle bir şey olabiliriz. Bir yerden baktığımız zaman kendimizi var hissettiğimiz bir foton ama bir açıdan baktığımız zaman da aslında sadece bir akışın içinde, sadece bir akış. Maddi olarak varlığı olmayan, denizin dalgasının, ilerleyen dalganın, maddi bir şey yoktur o dalga bir enerji olarak akar geçer gider işte biz de öyle bir şeyiz. Böyle baktığımız zaman, bir nedensellik olması Ayda’nın dediği gibi gerekmiyor.
Nedenselliğe ihtiyacı olan biziz, doğanın böyle bir ihtiyacı yok. Çünkü biz kendi varoluşumuzu sorgulayarak ve bir anlam arayarak dünyayla iletişim kuruyoruz. Bu da bizim en büyük kavgamız, gailemiz.
Mesut: Uhri çok güzel dokundu, Ayda’dan aldı. Aşkta neden var mıdır? Aşkta, sevgide böyle daha ruhani olduğunuz yerlerde bunun bir nedeni var mıdır, Ahmet?
Ahmet: Nedeni vardır bence çünkü Uhri’den benim ayrıştığım nokta o olacak çünkü biz nedenle -ben yanlış biliyor da olabilirim bu arada- anlam arasında korelasyon kuruyoruz gibi geliyor bana, kurmalı mıyız? Var mıdır, varsa nedir? Bunu anlamak lazım bence çünkü tesadüfle nedensellik karşı karşıya, zıt kavramlar gibi konuşuluyor. Öyle olması gerekmiyor bence.
Diyelim ki insanlığın, canlılığın oluşumunu düşünelim evrimsel süreçte. İşte teori o ki balçıkta suyun içerisinde bazı moleküller aminoasitler tesadüfen bir araya gelerek ilk canlı hücreleri oluşturdular. O canlı hücreler de gelişerek insana kadar geldi. Şimdi bunun tesadüfen oluşması bir nedeni olmadığı anlamına gelmiyor. Çünkü o aminoasitlerle moleküller balçıkta ya da suyun içerisinde bir araya geldiklerinde bunun bir nedeni vardı. Çünkü suda sıcak su akıntıları vardı. O sıcak su akıntılarının da bir nedeni var dünyanın dönme hızı. Dünyanın dönme hızının bir nedeni var o da… Bunu artık Big Bang’e kadar götürebiliyoruz. Yani bir şeyin tesadüf olması onun bir nedeni olmadığı anlamına gelmiyor. O nedenle her şeyin bir nedeni vardır, anlamdan bağımsız görüyorum ben bunu. O korelasyonu çok kuramıyorum. O nedenle her şeyin bir nedeni vardır, tesadüfen olsa bile bir nedeni vardır. Bu bildiğiniz determinizm buradan bakınca.
Mesela biz bazen iki olay arasında bir nedensellik kuruyoruz fakat gerçekte o neden yok. Çok kişisel bir bağlantı kuruyoruz. Bir rüzgâr esiyor ondan sonra evde de bir kaza oluyor işte uğursuzluk falan filan. Bu mesela öznel nedensellik. Bu insanın ihtiyaç duyduğu, evet, gerçekle çok da bağlantısı olmayan, çok insani bir güdü fakat insandan bağımsız bilimsel bir nedensellik de var orada çok insani faktörünün olmadığını düşünüyorum. Sadece olayları peşi sıra izlemek de nedenselliktir buradan bakınca o nedenle nedensellik benim tanıma göre bağlantısallıktır. Her şeyin arasındaki bağlantıya biz neden sabitliyoruz.
Mesut: Hasan biz bu nedenselliği ararken ya da nedensellik uğraşırken hem Ahmet’in dediği gibi dışarıdaki, bizim elimizin dışında olan ve bütün de savaş bu galiba değil mi? Ölüme kadar, ölüm tartışmasına kadar götürdü Albert Camus’la intihara kadar. Bir bu dışarıyla olan bir ilişkimiz var bir de sanki bu anlam arayışı olarak insan olarak bizim içeride bir nedensellikle ilişkimiz var. Bu arasındaki bağ aslında bir yerde duruyor sanki Hasan? Bilmiyorum anlatabildim mi?
Tavuk mu yumurtadan? Yumurta mı tavuktan?
Hasan: Şuna katılıyorum, evet, bu bizim kurduğumuz bir bağ şekli. Nasıl bir bağdan söz ediyoruz? Aslında nedensellikle ilgili bir şeyi konuşmak için sanırım önce ayırmamız gerekenler var. Temel insana ait yani insanın ürettiği, iki tane çok önemli soru var. Neredeyse temel soru diyeceğimiz iki tane soru var. O da “ne içinle” başlayan sorular ve nasılla devam eden sorular. Şimdi “ne içinle” ilgili sorularda zaten çok debeleniyoruz. Orayla ilgili çok savruluyoruz. Çok geniş bir aralık var. Teolojiye kadar herkes de burada “ne için” sorusunda. Ne için dünyaya geldik? Ne için öleceğiz? İki ucun arasındaki bütün ne içinlerle ilgili çok enteresan bir alan var.
Bir de nasıl dediğimiz bir alan var. Burada çok fazla şeyimiz yok belki el yordamıyla bazen kaçırdığınız şeyler var ama durmadan burada alan kapanıyor. Nasıl sorusunun karşılığında bilimin sürekli önümüze getirip koyduğu şeyler var ve orayı kapatıyor.
Nedensellik ilgili yere geldiğimiz zaman bu çok insana ait bir şeyden söz ediyoruz. Arkadaşların haklı olduğu yer burası. Neyi dert etmeye çalışıyorum? Burada ya bizim anda yani bu anla ilgili bir zamansızlık içeren bir anda o oluşmuş tüm mizansen ve fotoğrafta o akışın içinde o kesitte bir MRI kesiti gibi bir fotoğrafın o anı dondurması gibi bu anı doğru anlamak tanımak anlatmak bilme adına geçmişten gelen birtakım şeyleri bizim onların bugünü oluşturduğuna dair varsayımlarımızın çizgisine biz nedensellik diyoruz.
Nedensellik çizgisi burada konuşan herkes için ayrı bir gelişim varsayımı üzerinden anlatılabilir veya anlanabilir. Özetle andan anı anlamak, anlatabilmek için geçmişe ait bizim geldiğimizi varsaydığımız bir yerin yani kurduğumuz bağın, varsayım üzerine kurduğumuz bir bağ olduğunun belirginleşmesi gerekir diye düşünüyorum. Bununla ilgili eğer biz tutup çok net şeyler sormaya bu nedensellik ilgili nasılları sormaya başlıyorsak zaten orada başka mekanizmaları çalıştırmaya başlıyoruz demektir. Ama soruları değiştirip işte ne için ile ilgili olmaya başlarsak burada alan genişliyor.
Mesut: Biraz iç ve dışı böyle nedensellik nasıllılık girdin sonra niçinlilikten devam ettin. Böyle bizden çıkıp böyle dağılan bir şey sanki. Karşı tarafa bir tane çarpmıyor birkaç tane çarpıyor ve geliyor. Ayda nedensellik düşünceyle mi var? Nedenselliği biz sadece düşünceyle mi koyabiliyoruz masaya? Mesela ne bileyim hayvanlarda nedensellik var mı? Varsa o nedensellik nasıl bir nedensellik?
The Problem with Causality
Ayda: Şöyle anlatmaya çalışayım ben bunun tamamen algısal olduğunu düşünüyorum yani evet düşünceyle var olduğunu düşünüyorum. Kimi noktalarda nedensellik biliyorsunuz fatalizme kadar kaderciliğe kadar gidiyor ama oralarda değilim. Çok büyük bir algı içerisinde bu algıya artık biz belki de ara ara uyanmışız ya da kimileri uyanmış ama biz bu nedensellik rüyası içerisinde uyuyoruz gibime geliyor.
Avustralya yerli topluluklarını düşünelim. Birçoğu cinsel ilişkiyle gebelik arasındaki ilişkiyi bilmiyorlar. Dolayısıyla birçoğunun nedenselliğe dair bizim her birimizin şu an genel olarak bildiğimiz nedenselliğe dair fikirleri yok çünkü kendi nedensellik algıları var diye biliyorum.
İnsanlarda da yaşamın içerisinde de hayvanlarda da nedensellik genel olarak aynı nedenler aynı sonucu getiriyor, benzer sonucu getiriyor. Bunu biliyorum tabi ki deneysel olarak da biliyorum. Böyle olsa da ben her şeyi deneyebileceğimizi düşünmüyorum. Bilimin cevap veremediği yanıtlayamadığı şeyler hala var. Bence bilim bir kere yanlışlanabilir. Hepimiz nedenselliği biliyor muyuz? Başlık nedensellik diye nedenselliği konuşuyorum. Yoksa herhangi bir şeyin nedenini tabii ki sizinle tartışabilirim.
Bu nedensellik ve nedensellik algısının ben ahlaksal olarak da yaşamsal olarak da algısal olduğunu düşünüyorum. Hiçbir kaderci hiçbir yanımda yok. Salt deterministik yanım bence hiç yok. Nedenselliğin de türevleri var kendi içerisinde. Kimisi bu kaderciliğe yakınken -veya salt nedensellik veya ahlaksal nedensellik desem daha keskin ve daha doğru olacak- ve bu nedenselliğin kişiyi kendisine bağlayan grupları da göreceğiz. Bu nedenselliğin olmadığını veya bu nedenselliğin algısal olduğunu düşünenleri de göreceğiz. Ben o yüzden bir örnek tartışmıyorum dediğim gibi bir dünyayı ele almadım. Dünya düzdür demiyorum ya da birinizin söylediği bir örnek üzerinden herhangi bir şey söylemiyorum. Herhangi bir nedenselliği ele almadan ama nedenselliğin kendi üzerindeki üstündeki düşüncelerim de bunlar.
Mesut: Şimdi bir yerde yine beynimiz dalga geçiyor sanki meraktan şundan bundan buluyoruz koyuyoruz onlarla oynuyoruz bir taraftan bunun doğasal bilimsel bir nedensellik konumu var. Bir taraftan çok kişisel nedensizlik halimiz var. Bir hayvan olarak ne düşünürsün?
The ladder of Causality
Baha: Nedensellik deyince aklıma gelen olgulardan biri de bu meşhur vardır ya 5N 1K meselesi daha önce konuşan arkadaşlarımız da bir kısmına değindiler. Neden, nasıl, niçin… Nedenselliği ben bunlardan biraz daha farklı olarak algılama taraftarıyım. Fiziki bir ortamda yaşayan canlılarız ve bu fiziki ortamda olagelen birtakım hareketler var ve bu hareketlerin bir nedeni var mıdır yok mudur tartışma bu. Yağmur yağdığı için mi yerden çimenler çıkar yoksa yerden çimen çıksın bitkiler büyüsün diye mi yağmur yağar? Benim düşünceme göre bir şeyler bir şeylerin nedenidir ama bu sefer soru nereye gidiyor. İlk neden nedir? Esas neden nedir? Neden buradayız tesadüfen değil mi?
Bir arkadaşınız öyle söyledi ben gerçekten tesadüfen bu odadayım. Ama bir önceki karede işte uygulamayı indirmiştim sizler bunu indirmiştiniz. Sizler burada sohbet ederken ben tesadüfen sohbetin ortasına denk geldim. Burada bir amaç var mı benim daha önceden gütmüş olduğum bir amaç yok. Sizlerle tanışmak gibi bir amacım yoktu. Tanıştık çok hoş oldu bir süredir de dinliyorum ve keyif alıyorum iyi oldu ama böyle bir amacım var mıydı, hayır yoktu. Sizin benimle tanışmak gibi bir amacınız var mıydı bu da yoktu ama ne oldu tesadüfen böyle bir sohbet cereyan etmeye başladı. Bunun nedeni hepimizin aynı uygulamada bulunmamız ya da aynı evrende bulunmamız çok da fark etmiyor. Peki neden biz bu uygulamadayız? Birileri yapmış. Neden bu evrendeyiz? Bir şekilde meydana gelmiş. Buradaki niçini sorgulamaya başlamak daha önce de söylendiği gibi olayın çok daha farklı bir felsefi boyutu çünkü orada bir amaç güdüyoruz. Fakat neden işte eski dilde ne diyorduk biz buna sebep diyorduk. Nedenlerse sebepleri arıyor.
Peki bu nedenlerin içerisinde biz de bir şeylere neden olduğumuz bu hayatın içerisinde bizim nedenimiz nedir? İlk sebep nedir? Esas soru herhalde bu olsa gerekir diye düşünüyorum ve bu ilk sebep bulunduğu zaman anlaşıldığı zaman ve idrak edildiği zaman daha sonra niçinleri ve nasılları algılayabilme ve anlayabilme başlayacağız çünkü bütün bu niçinlerin ve nasılların da düğüm noktasının bu ilk sebep olduğu kanaatindeyim.
Mesut: Şimdi bu bağlamda nedenselsizlik bir nedensellik oluşturuyor mu? Her şeyin tamam onların kendi içlerinde nedenleri var. Tamam açıkladık ama sanki o zaman bu bizim düzensiz dediğimiz bizim açımızdan bu karmaşa bu kaosta aslında bir nedensellik oluşturuyor kendi içinde değil mi?
Ahmet: Tesadüfle nedenselliğin çatışan iki kavram olmadığını söyledim. Random diye bir şey var. Mesela bir uygulama açıyorsunuz random sayı üretiyor size değil mi? Rastgele sayı 1’den 100’e kadar sayı var bir düğmeye basıyorsunuz ve size atıyorum 98 sayısını verdi. Random hiçbir sebebi yokken o sayıyı verdi değil mi? Hayır o sayı random değil. O kod nasıl çalışıyor biliyor musunuz? Arka planda yazılım bilgisayarın ya da telefonun saatini kullanıyor ve saliseleri ölçüyor her saliseye bir rakam atıyor ve sizin düğmeye bastığınız andaki salise neyse o saliseye karşılık veren sayıyı size veriyor.
Corelation – Causation (Korelasyon – Nedensellik)
Random sayı dediğiniz şey aslında düğmeye bastığınız andaki salisenin değer karşılığı. O nedenle hiçbir şey rastgele değil. Çekiliş yapılırken de aslında hiçbir şey rastgele değil. Sizin düğmeye ne zaman bastığınızla çok alakası var ya da o random kodu ne zaman istediğinizle çok alakası var. O nedenle rastgeleliğin de sebebi var.
O nedenle tekrar söylüyorum bu kavram birbiriyle çatışan çelişen kavramlar değildir. Tesadüf olması bir şeyin nedeni olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine bizzat bir nedeni var. İkincisi chatte de yazdım, bizim bulduğumuz nedenler yanlış olabilir. Yanlış kurguluyor olabiliriz, iki kavram arasında yanlış korelasyon kuruyor olabiliriz. Tamamen kafamızdan uydurmuşuzdur yani işte batıl inanç diye bir şey var ya işte eğer bir yere sol ayakla girersen o günün kötü geçer gibisinden bu yanlış bir kurgulama mesela. Öznel bir kurgulama fakat bu hiçbir şeyin nedeni olmadığı anlamına gelmiyor.
Astronomlar bir gök olayını inceliyorlar, bir yıldızla bir güneş arasındaki kütle çekimini bulmaya çalışıyorlar. O nedenselliği matematiksel olarak yanlış hesaplayabilirler ama onun bir doğrusu var. Bulunca doğrusunu da buluyorlar. Bizim yanlış bulmuş olmamız nedenselliği ya da yanlış kurgulamış olmamız o nedensel örgünün olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece yanlış bulduğumuz anlamına geliyor.
Nihilizm der ya mesela hiçbir şeyin anlamı yok. Hiçbir şeyin anlamı yok derken bir anlam üretiyor Nihilizm. Bu bir paradoks çünkü bu cümleyi kuramıyorsunuz. O nedenle paradoksal bir kavram olduğunu düşünüyorum.
Nedensellik Nedir?
Mesut: Ne derler ona kime niyet kime kısmet bir de o tarafı var değil mi Uhri? İnanç dedi, mesela batıl dedi değil mi? Yani bizim bir nedene doğru beynimiz giderken bir nedenselliği böyle önümüze koyarken o tarafa doğru bizi iten bir şey var mı acaba içeride? Bu bir inanç olabilir tabi ki arzu olabilir değil mi? Romantik biri olabilirsin, birçok şey var sanki içeride dolaşan bu nedenselliğe daha varmadan nedenselliği ateşleyen var mı öyle bir şeyler?
Uhri: Onlar eğilimlerimiz. Birçok şey birbirine karışıverdi. Bir şeyin bir şeyle yan yana olması korelasyondur. Tırtılın kelebeğe dönüşmesi kendi içinde bir dönüşümdür bir akıştır ve ama ne bileyim kelebeklerin bir vadide olması, o vadiyle kelebek arasında bir nedensellik ilişkisi kurmayı doğrudan gerektirmez, sadece bir varsayımdır.
Süpermarkette bira reyonuyla patates cipsi reyonunun yan yana olma bir korelasyondur çünkü o korelasyon bira alanın yanında patates cipsi de alacağını hayal eder ve ona göre bir reyon dizayn eder. Oradaki ki bira alanın kafasının kenarında fıstık ya da patates cipsi de kafasından geçireceği isteyeceği arzu edeceği korelasyonudur. Biz korelasyonu bir kenara koyalım karıştırmayalım.
Bir önceki toplantıda bir araya geldiğimizde bilgiyi konuşmuştuk. Bilginin tırnak içinde neliğini konuşmuştuk. Nedensellik sözcüğü bu sözcüğün sadece ortaya çıkışı bile aslında bize düşünsel arka planımız hakkında bir şey anlatıyor. Sözcüğün kökü “ne”. Ne sorusu bizi doğrudan doğruya bilgiye götürüyor. Sonra bunun bu neyse o bilgi neden yani nereden geldiği nereden ortaya çıktığı, bu benim ben bu bilgiyle neden ilgileniyorum ile başlayan ikinci bir bilgiyle ilgili bir soruyu yansıtıyor. Bu bilgi soru haline dönüşüyor. Ondan sonra da nedensellik yani -sel (eki) ben bu düşünce akışını neden oluşturuyorum sorusunu soruyoruz. Aslında ne “neyi” ne de “nedeni” konuşuyoruz. Nedenselliği, biz neden bir nedensellik arayışı içinde olduğumuzu, nedensellik gibi bir kavrama neden ihtiyaç duyduğumuzu konuşuyoruz.
Olmasa, hayatımızda eksik olacak olan şeyi düşünerek belki tersten gidebiliriz. Bir çocuk sürekli neden diye sorar çünkü çocuğu oraya iten meraktır. Biz merak duygusunu aklımızla nedenselliğe mi çeviriyoruz acaba? Aslında merak dürtümüzü konuşuyoruz ama aklımızla dürtüsellikten çıkarıp bir nedensellik iklimine mi sosyal ortamda sokmaya çalışıyoruz? Tekrar vurguluyorum, nedeni konuşmuyoruz, nedenselliği konuşuyoruz.
Causation And Freewill _Chris Girard
Yıldır: Nedenselliği açıklayabilmek için öncelikle şu ayrımı yapmak gerekiyor. Metafizik alem ve fizik alan. Bu ikisinin ayrımı nerede başlıyor nerede bitiyor, o belirsizliğe rağmen yine de böyle bir ayrım yapabiliyor insan bilinci. Metafizik alemin olup olmadığı tartışmalı bir konu, ideolojik bir konu veyahut da spekülatif bir konu; o alanın kendisinden kaynaklanan nedenlerle.
Materyalizme göre fizik ötesi bir alan yok. Her şey fizik dahilinde olup bitiyor. Onlara göre metafizik de fizik ötesi denilen alan aslında bilincin eksik veya çarpık görüsünün ürünü. O tartışma bir yana varsayalım ki metafizik alem olsun. O alem ve o alemdeki nedensellik bize kapalı çünkü deneyleyemediğimiz bir alan. Spekülatif bir alan ancak inanca dayalı olarak oradaki olaylar arasında speküle ettiğimiz bir nedensellik ilişkisi söz konusu.
Fizik aleme baktığımızda; bir şeyler var bir de olaylar var. Şey dediğimiz madde fakat orada da şöyle bir güçlük var. Maddenin sınırı nerede başlıyor nerede bitiyor? Parçacık düzeyinde aldığımızda, o enerji ya da o hareket nerede durağanlaşıyor?
Bu kaba dünyada madde olarak gördüğümüz şeyin maddeliği de bilinç söz olduğunda ya da bilincin sorgulaması söz konusu olduğunda belirtik bir durum değil. Yadsınamaz bir şekilde madde kendisini bana dayatıyor ama bilinç bir tarafıyla diyor ki yok orada bir algı sorunu var. Aslında o parçacık düzeyinde hareket ediyor. Bu bilincin karmaşası veya işte makro mikro dünya arasındaki uyumsuzluk nedeniyle maddede de bir sorun var.
Nedensellik ilişkisi olayla başlıyor, olaylar setinde başlıyor. Nedensellikten söz ettiğinizde en az iki olayı zincirleme bir şekilde veyahut da temel birim olarak başlangıcında en az iki olayı varsaymak zorundasınız. Bağlamımızı bulduk. Nedensellik olaylar arasındaki etkileşim biçimi.
Birtakım gözlemlerimiz var şimşek çakıyor bir olay var orada bir şey oluyor. Dolayısıyla insan kendi ilişkileniş dünyasından kendi yapıp etmeleri alanında ortada bir sonuç varsa o tek başına bir şey değil. Orada da mucize devreye giriyor. Nedeni açıklanamayan bir olay mucizedir. Başka deyişle mucize dediğimiz şey biz de nedenselliğin askıya alınmasıdır. Orada da determinizm indeterminizm tartışması devreye giriyor. Evren determine mi, değil mi? İşte sıkı bir şekilde nedensel ilişkiye mi dayanıyor yoksa dayanmıyor mu?
Nedensellik dediğimiz şey, o olaylar arası birbirini etkileyiş biçimi. Orada tabi bir sıra düzen var. Biz bir şeyi algılıyoruz, çünkü biliyoruz ki bunun gerisinde ötesinde bir şey var, bu tek başına değil. Bir ilişki biçimi var, burada bir şey oldu ki bu oldu. Her adımda her hamlede bizim algı dünyamız böyle işliyor.
Bu algı dünyasının normalden çıkması işte halüsinasyonları beraberinde getiriyor. İnsanı normalde tutan iki algı biçimi var. Kant bunlara görü diyor. Uzay ve zaman algısı. Öncelik sonralık ilişkisi. Gerçeklik dediğimiz şey orada zuhur ediyor. Algı biçimi olarak o ikisinin parçalanması kişiyi gerçeklik dışına çıkarmaya başlıyor.
İllüstrasyon Erkan Nazlı
Olaylar arasındaki bu nedensellik ilişkisi felsefi düzlemde Gazzâlî şöyle ele alıyor. Herhangi bir şeyin varlığı, mantıksal olarak başka bir şeyin varlığını zorunlu kılmaz. Aslında bu nedenselliği insan bilinci sorgulamaya başlıyor. Daha sonra Hume daha ileri bir adım atıyor. Hume’a kadar biz nedenselliği olaylara içkin olarak görüyorduk. Hume dedi ki hayır dedi bu öyle değil. Nedensellik olaylara içkin değildir algıya içkindir, dedi. Bizim algısal alışkanlığımızdır, sürekli bunları peşi sıra algıladığımız için böyle bir illiyet böyle bir nedensellik ilişkisi kuruyoruz, dedi.
İster içkin olsun ister dışsal olsun aslında durum değişmiyor çünkü biz orada nedenselliği kullanıyoruz. İnsan için önemli olan o çünkü nedenini bildiği… İnsan niye nedensellikle, nedeni aramakla ısrar ediyor çünkü kontrol edebiliyor. Yani nedenini bilebildiğim şeyi ben öngörebiliyorum.
Mesut: Timur hoş geldin. Şimdi bu nedensellik konusunu bu kadar beyine, düşünceye yüklemek değil mi? Aslında o beyine giderken bir şey oluyor onu atlıyoruz gibi geliyor bana.
Timur: Bu konu benim hayatımın en önemli konularından birisi çünkü fen lisesi eğitimi aldım, tıp eğitimi aldım, üstüne nöroloji eğitimi aldım. Bilim dünyasında nedensellik aklın çok önemli bir aracıdır. Nedensellik aklın bir ürünüdür. Eğer aklınız yoksa nedensellik ilişkisini kuramazsınız. Mesela kedinin de bir zihni var ama nedensellikle nasıl bir bağ içerisinde?
Bizimkisi gibi bir şey olduğunu iddia etmek çok zor o zaman kedi de bilim yapardı. Nedensellik insan aklının bir ürünüdür. Biz bunun hakkında bilim ya da felsefe yapmasak bile insan hayatında vardır. Küçük bir çocuksunuz. Cam yere düşüyor kırılıyor, izliyorsunuz. Burada bir gözlem var değil mi? Sonra bir bardak yere düşüyor, kırılıyor. İki yaş civarında veya daha büyüksen artık bu gözlemlediklerinden ötürü kafanda bazı sonuçlar elde etmeye başlıyorsun. Örnekte de görüldüğü gibi burada felsefe ya da bilim de yok hepimizin bireysel hayatında. Bazen de bardak düşüyor kırılmıyor. Nedensellik işlemiyor. Demek ki her düşen bardak kırılmıyor. Düşmesinin tek başına bardağın kırılmasının sebebi olamayacağı sonucuna ulaşıyorsun. Bütün bu çıkarımları yapabilmemiz için bir prefrontal kortekse ihtiyacımız var çünkü bu değişik bir işlem. Önce gözlem yap, gözlemlerden bir tecrübe elde et ve sonra bir şeyi tecrübe etmeye gerek kalmadan da onu kafanda hesaplayabil ya da konuşabil.
Nedenselliğe bir soyut kavram olarak ilk yaklaşan Aristo olmuş. Aristo nedenselliğin bilgiye ulaşmak adına dayanabileceğimiz en güçlü şey olduğunu iddia ediyor. Bu da bilimin önemli bir itici gücü oluyor. Nedensellik aklın dışarıya atıf yapmasıdır. İnançlar da nedenselliği kullanmış.
İbn Rüşd’te ve Thomas Aquinas’da bunun örneklerini görüyoruz. İnsan nedenselliği öğrendikten sonra kendi üstünden geriye sarması gibi Aquinas da kabaca kendisinden sonraki tüm nedenlerin nedeni olan bir ilk neden olması gerektiğini ama bu ilk nedenin varlığına ilişkin bir neden olmaması gerekliğini savunur. Bu düşünceyle Tanrı’nın varlığını ispata girişir.
Hume & Kant
Bilim dünyası örneğin Newton nedenselliği, tümevarım, tümdengelim ilkesiyle kullanıyor ve bir formülle her şeyi açıklamaya çalışıyor. Sonrasında David Hume “Nedenselliğin dışarıda gözlemlenen şeyler arasında olup biten bir şey mi yoksa gözlemcinin zaman ve mekânı tecrübe ederek oluşturduğu bakış açısıyla ilgili mi?” olduğunu sorguluyor ve bize şüpheciliğin kapısını aralıyor.
Sonrasında da Kant, gözlemlediğim şeyin nedenselliği gözlemlediğimde olan bir şey değil, bireysel tecrübemle sebep sonuç ilişkisi zannettiğim şeydir diyor.
Nedensellik Nedir?
Mesut: Peki bu nedenselliğin öncesinde bir şey var mı? Bizi oraya itmeden önce, beynimizle hareket etmeden önce oraya giden bir şey var mı?
Timur: Bilemeyiz, kesin vardır demek de iddialı, kesin yoktur demek de iddialı olur. Biz numen no ‘yu bilmiyoruz ama nedensellikle bütün problemlerimizi çözüyoruz.
Mesut: Peki biz böyle önceden bulunmuş mukavvanın içinde The Matrix gibi mi yaşıyoruz? Nedenselliği böyle mi anlıyoruz?
Kiper: Nasıl anlatayım? Takribi 20 Ağustos – 30 Ağustos 1981 tarihleri arasında bir tarihte – en azından kaba matematik böyle söylüyor- annemle babam sevişmeseydi, ben bugün sizlerle burada olamazdım. Yine annem ve babam Marshall yardımıyla sulandırılan süt tozlarını zorunlu olarak içmeselerdi belki bugün kullandığım kapasiteden daha fazla beyin kapasitesi kullanan ya da zekâ kapasitesine sahip olan bir adam olabilirdim. İşte hani bazı şeyleri değiştiremiyoruz.
Ne anlatmaya çalışıyorum? Odadaki herkesin anne ve babası seviştiği için bu odada herkes burada. Bir nedenlilik arıyorsak bunu bulmak kolay. Bir şeyin bir nedeni olduğuna dair olan kör inancı rahatlıkla kabul edebiliriz ya da kıçımızdan neden uydurduğumuzu söyleyebiliriz. Nedensellikle nedenliliğin aynı olmadığını düşünüyorum.
The drama of causality_ Robert Farkas
Az önce benim yaptığım şey, nedensellikti. Nedensellik bir hikâye anlatma biçimi, bu hikâyeyi felsefeyle, tarihle, bilimle, olağanüstü öğelerle inançlarla ya da dinle anlatabilirsiniz. Hangisini seçtiğinizin bir önemi de yok. Az önce Timur bahsetti, ancak doğrusal bir yapıda bunu yapabiliyoruz. Nedensellik, düz bir çizgi üstünde ilerlediğini varsaydığımız bir hikâyeyi bir diğerine anlatma biçimimiz. Neden böyle?
Birçok odada Uhri’nin bahsettiği gibi nedenselliğe tersinden yaklaşamıyoruz. Biz bu kavramın tersini konuşamıyoruz. Sonuçsallık olarak ele almaya kalksak ölümden başka konuşabileceğimiz hiçbir şey yok. Bilimle, teknolojiyle, felsefeyle ölümü modifiye de edemiyoruz. Varılacak hedef de değişmiyor. Her birimiz işin o tarafına geçince tıkanıyoruz. Bir şeyin hikayesini anlatabilmek, ölümden uzak durabilmek, dil anlatım yoluyla her şeyin üstüne tahakküm kurduğumuza inanmak ve güçlü hissetmek, anlamlı hissetmek için nedenselliğe ihtiyaç duyuyoruz. O yüzden nedenselliğin kendisinden insanın kolayca vazgeçmeyeceğini düşünüyorum.
Mesut: Ulus Baker Spinoza okumalarında aşkın mucize olduğunu söyler. Nedensellik aşkta nerede peki?
Bacon -Novum Organum Scientiarum
Yıldır: Her şey mucize. Çocuk, kullandığım ses, aşk her şey mucize. Burada ortalığı karıştıran ne biliyor musun? Aristo o kadar güçlü kurgular ortaya koymuş ki insanlık bilinci hala işin içinden çıkamıyor. Aristo’nun ilk neden için yaptığı önerme teolojik düşüncenin hantallığı bir araya gelince nedensiz neden olarak Tanrı ortaya çıkıyor. Aristo insanın tümdengelimle düşünebileceği yanılsamasını bize dayatmış oldu. Bunun bir yanılsama olduğunu düşünüyorum. Aristo’nun bu yanılsamalarını Francis Bacon yıktı. Novum Organum adlı eserinde “İnsan, doğanın yöneticisi ve yorumcusu olarak, doğa düzeni üzerindeki gözlemlerinin izin verdiği kadar eylemde bulunabilir ve nedenleri anlayabilir. Daha ötesini ne bilir ne de bilebilir.” diyerek tümevarımın mantığını oluşturdu.
Nedensellik Nedir?
Uhri: Chatte Cengiz nedensellik anlamın yapıtaşıdır, diyor. Ulus Baker yanlış hatırlamıyorsam, her şeyi anlamak zorunda değilsiniz, der. Anlam, dünyayı anlamak için dünyayla kurduğumuz bağlantılardan sadece birisi, dünyayla pek çok farklı ilişki kuruyoruz. Bu nedenle örnek olarak masalları alsak, masalların nedenselliğini konuşabilir miyiz? Masalların varlığına dair bir nedensellik bulmakta zorlanırız ama masallar az önce söylediğim gibi dünyayla ilişki kurma biçimlerimize bir örnek olabilir.
Nedensellik dediğimiz zaman bir yere bir nokta koyuyoruz ve sonuç odaklı bir soru soruyoruz ama aslında her şeyin bir süreç ya da akış olduğu gerçeğiyle yaşıyoruz. Fizikteki quantum dolanıklığında açıklandığı gibi hem birin hem sıfırın aynı anda olmasını aklımızla açıklayamadığımız için başka türlü bir neden bulmaya çalışıyoruz.
Doğada bağlantısallık var ve bu bir akış yaratıyor. Doğadan insanı çıkardığımız zaman nedensellik diye bir kavramın olup olamayacağını bilemiyoruz. Bizim bir şeyleri açıklamak için icat ettiğimiz bir kavram gibi duruyor. Bir anın fotoğrafını çekip anlam arıyormuşuz gibi duruyor ve biz nedenselliği ileri doğru projekte edemiyoruz. Geçmişteki bir anın zaman koordinatlarını alıp o an için bulunduğu yerden ana kadar olan projeksiyonlamayla nedenlerini söylüyoruz. Aslında ölümlü varlıklarız ve ölüme bir anlam bulmaya çalışıyoruz gibi geliyor.
Suat: Tanecikleri düşünelim, hepsi belirli bir hareket ve/ya durağanlık içindeler. Bunları bilardo topları gibi düşünürsek hepsinin bir hareketi var ve aynı zamanda birbirlerini etkileme potansiyelleri var. Etkililik alanı ve hareketle bir süreklilik yakalıyoruz nesneler arasında, burada nedensellik arayabiliriz. Yine bana göre daha çok geçmiş gelecek bağıntısı gibi görünüyor. Ben nedenselliğin sürekli olduğu kanaatinde değilim. Örneğin dünyanın yirmi üç derecelik eğimi mevsimlere neden oluyor. Nedensellik dediğimiz bu örnekte olduğu gibi bir şeyin başka bir şeye neden olduğuna dair kurduğumuz bir bağıntı aslında. Nedensellik olgular arasında bir bağ bulmamızla ilgili bir şeydir. Geçmiş dönük her şey için de nedensellik bağı kuramayız. Ne ile neyin arasında bağ kuracağımızı bilmemiz/seçmemiz gerekir. Örneğin dünyanın en büyük kayasıyla mevsimler arasında bir nedensellik bağı kuramazsınız.
Mesut: Tanecikler dedin, mesela taneciklerden biri dayım, biri teyzem, biri annem ya da babam. Bu zerreciklerin ne olduğu önemli mi yoksa evrenin/ doğanın kanunları mı kendi yapacağını yapıyor?
Suat: İşte bir şeyin nedeninin diğer bir şey olduğunu söyleyebilirsiniz ancak bir süreklilik oluşturmadığı sürece bir nedensellikten bahsetmek mümkün görünmüyor. Belirsizliğin ve sürekliliğin olmadığı, kesinliğin olduğu durumda olgular arasındaki nedensellikten bahsetmemiz daha mümkün görünüyor.
Mesut: Nedenselliği sence rasyonel bir yere mi oturtuyoruz yoksa irrasyonel bir yere mi oturtuyoruz?
İslam Dünyası’nda bilim ve nedensellik
Hasan: İnsan irrasyonelden rasyonele doğru giderken yalpalayan bir yaratık gibi görünüyor. Biz bilginin, zamanın hayatın bir akış içinde olduğunu sezgisel olarak biliyoruz ama bunun doğrusal olduğunu varsayıyoruz. Bu varsayım nedeniyle kafamız pek karışmıyor. Biz belirli referans noktaları seçerek bugün geldiğimiz yere kurgusal olarak anlamlı bir hikâye uyduruyoruz yani çok öznel bir şeyden bahsediyoruz.
Şahsın kendisine, diline, düşünce sistematiğine ait bir hikâyeden bahsediyoruz. Olan bir şeyle sonucu belli olan bir şeyin arasında yol kurguluyoruz.
Bugün belirli olan bir şeyi varsaydığımız belirsiz bir takım hikâyeler üzerinden anlatıyoruz, anlamaya çalışıyoruz ve bununla da ilgili bir iddia da ortaya koyuyoruz. Bir ön kabul olarak, bunun böyle olduğunu da dayatıyoruz ve devam edeceğini iddia ediyoruz. Bunun hiçbir tarafı doğru değil. Bilimi ve bilimsel nedenselliği bu tanımın dışında tutuyorum.
Mesut: Bilimin dışında konuşabileceğimiz bir nedensellik var mı?
Kiper: Bu sorunun cevabı benim için evet ama nasıl örneklendiririm bilmiyorum. Bizim anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir alanın içinde nedensellik var mıdır sorusunun cevabı bence evet vardır. İnsan kuantum dolaşıklığını anlatabilecek yeni bir matematiksel dil yaratmaya çalışıyor örneğin o dille beraber kavraması değişebilir ve daha önce anlamlandıramadığı şeyleri anlamlandırabilir.
Bir hikâye anlatımının biçimi ne olursa olsun, temelde hikâye anlatımı olduğunu değiştiremediğimizi unuttuğumuz için biz bu kavramı bu kadar içinden çıkılmaz halde ele alıyoruz. Bence asıl soru, bizim buna neden ihtiyaç duyduğumuz. Birine anlatmak ve/ya ikna etmek için mi bunun peşine düşüyorum yoksa birine anlatarak kendimi ikna etmek için mi bu nedenselliğe ihtiyaç duyuyorum? Sonucunu bildiğim bir şeyle ilgili sonsuz farklı şekilde hikâye üretebilirim. Bir noktadan sonsuz doğrunun geçmesi gibi… Benim kendi hikâyem olsun mu istiyorum, karşı tarafı mı ikna etmeye çalışıyorum yoksa kendimi mi ikna etmeye çalışıyorum? Benim aklımda da bunlar var.
Mesut: Robinson’un nedensellik için Cuma’ya ihtiyacı var mı?
Uhri: Başkasına bir şey anlatırken mecburen zaman dizgisi içinde bir şeyin başka bir şeyle bağlantılarını gösterecek şekilde bir düşünce akışı oluşumu gerekiyor. Bütün anlatılar aslında birbirimize bir düşünce akışı anlatma çabası değil mi? Akışı bırakıp sonuca baktığımız için galiba bir yerlerde takılıyoruz.
Geri bildirim: Anneniz Soap Opera İzliyor mu? - Yamuk Duruş