19.10.2021
Soru: Bu oturumda sadakat kavramını konuşacağız. “Sadakat nedir, sizin için sadakat nedir?”
Hakan: Duruma, kişiye ya da fikre duyulabilir. Akıl ve vicdan süzgecinden geçirdiğinizde devamlı yanında olabileceğimize ya da yanımızda olunacağına dair inançtır.
Hasan: Bağ kurduğumuz kişi ve veya kurumlarla, bağlarımızı sürdürme konusundaki kararlılığımızdır.
Seda: En güçlü güven duygusudur, bağlılığın göstergesidir.
Fatih: Kişi, şey ya da duruma duyulan bağlılıktır. Aşırısı psikolojik bozukluğa da neden olabilir. Koşullar değişse bile dönüşmüş olsa bile akılla ilişkiyi kestiğimiz, mayınlı bir bölge olduğunu da unutmamak gerekir.
Mehmet: Ben sadakatin, vefa ile ilgili ya da kardeş kabul edilecek bir kavram olduğunu düşünüyorum. İnsanın canlılar ve cansızlarla ilişkisinde görülebilir. Güçlü bir bağdır.
Korel: Benim problemim olan bir konu. Ben her söylediğimi destekleyeni “sadık” bulmuyorum. Sadık olanlar, yanlış kararımı söyleyen, iyi niyet çerçevesinde beni zorlayan ve gelişimimin bir parça olmalılar. Sadakatin arkasında bir duruş olmalı.
Saim: Kötülüğü seçmeyen, kötüyle arasındaki mesafeyi açan, kötülükten uzaklaştırdığın sürece iyiyi yakalama, kendini bulma nasıl başına geliyorsa sadakatle de ödüllendirilirsin.
Enes: Sevginin ve vefanın bir ürünüdür. Kişinin kendisine duyduğu saygıya dokunana kadar korunur. Kendime duyduğum sevgiyi zedeleyene kadar sadakat beslerim. Âşık Veysel’i de anmadan geçmeyelim. “Benim sadık yârim kara topraktır…”
Ata: Bir bağlılık durumu, kişinin güvenilirliğini sağladığında ve sözünün eri olduğunda gerçekleşiyor. Çoğunlukla bağlılık ve bağımlılık birbirine karıştırıyor. İnsanlar sadakat bekledikleri insandan “bağlılık değil bağımlılık” bekliyor.
Işık: Tutarlık gibi sadakat de tınısı iyi bir sözcük olmakla beraber ancak “dürüstlükle” el ele olursa değerlidir. İçten bir dürüstlük, hakiki bir tutarlılıkla kendi değer sistemine olan bağlılığa bence sadakat denir.

Hakan: Zıttı ve (olumsuzlukla) bazı kelimeler açıkladı. Sadakat olması için bir söz ve / veya ortak bir doğru kabul edilmiş olmalı, bozulmasının adı “sadakatsizlik” kişinin kendine “sadakatsizliği” ben ve kendim arasında olabilir. Tutarlı olmanın adı sadakat. Olmamanın adı “sadakatsiz”
Kiper: Sadakat bence son derece kişisel bir durum. İkinci nesne ve kişiye ihtiyaç olmadan kendimize de varlığını iddia edebiliriz. Sınanana kadar sadakat iddia ettiğimiz oluyor, sınanınca hala sadakat oluyor mu?
Ayda: Bunu bulduğumuzda “ait” olduğumu hissettiğimizde “saygı ve geliştirdiğimiz aitliğin sınır yok. Sadakat varsa, arkamı döndüğümde kötülük bulmayacağımı hissederim. Bu nedenle beklentide de bulunurum.
Hakan: Bireyin kendine “sadakati” var. Sınanana kadar elimizde veri yok. Nesneler dünyasını da katarsak; önce kendimize, öz benliğimize sadığız. Kişinin kendine sadakati yoksa başka bir şeye / kişiye nasıl sadık olur? Kendimizi nasıl sınayacağız?
Işık: Hayat bizi sınayacak.
Enes: kişinin kendine sadakati birinci sırada olmalıdır.
Korel: Sadakat, duygusal sığınma isteğimizdir. Kendine sadık olmadığında bile başkasından bekleyebiliyoruz. Bir de durumsallık var. Sadakatin üst aklı var. Sadakat, genel bir duruş olmakla birlikte istisnai halleri de var.
Sadakat Nedir?
Uhri: Sadakat, demode bir kavram mı? Feodal toplum yapısında değişmez düzen, hiyerarşi ve güven algısı mevcuttur. Düzenin sağlanması için düzeni koruyacağına dair söz vermek gerekiyor. Feodal yapının ve/veya baskının olduğu yerde söz akittir, namustur. Varoluşsal algı yaratır ve bunu sadakat kavramıyla ilişkilendiririz. Modern toplumlarda ise sadakate gerek yoktur. Sadakat yerini karşılıklı akitler alıyor.
Hakan: Sağlam, içten, güçlü bağlılık ve mutabakat olmadan sadakat olamaz. İlişki olmadan sadakat olmaz.
Mesut: Sadakat, kimi ya da neyi seviyorsan -vatan, eş, çocuğun- o sevginin bedelidir.
Eyyüp: Bağlılık, güven ve dürüstlüğün söz ile bağlanmasıdır. Sadakatin test edilmesi gerekiyor. En basit haliyle testten kastettiğim başka bir alternatif karşısına çıktığında bağlı kalmaya devam etmektir. Kendime sadık kalmak, değerlerime sadık kalmak demektir. İnsanın rasyonelliği ile gelişebilir ya da değişebilir. Rasyonellik bize daha avantajlı bir seçim sunabilir. İnsandan beklediğimiz doğru ile makinalardan beklediğimiz doğru arasında fark var. Sadakat insanı hayatı boyunca zorlayan bir kavramdır.
Hüsnü: İbranicede, doğruluk anlamına tekabül eder. Sadık olabilmek için gerçeği karartmamak, manipüle etmemek gerekir. Dosdoğru bir insan olmak, samimi olmak gerekir. Toplumda özü sözü bir diye bir söz vardır. Bir tarafıyla bu söz sadakatin de ölçüsüdür.
Hasan: Andan ve geleceğe dönük bir tutumdan bahsediyoruz. Geçmişten bahsetmiyoruz. Zamansal tanımlamaya gidersek an ve geleceğe yönelik bir eylem gibi görünüyor.
Uhri: Evlilikte atılan imza, evliliğe yüklenen diğer anlamları bir tarafa bırakıp sadakate indirgendiğinde, sadakat, kendine verdiğin bir söz gibi duruyor. Üçüncü kişilerle ya da eylemlerle sadakat gönülden çıkıp sosyal bir akide dönüyor.
Ahmet: Bir yola çıkıldığında, ilk yola çıkıldığındaki “bağlılık” sadakattir. (Dere geçerken at değiştirilmez)
Mali: Sadakat, istikra ve tutarlılıktır. Fayda işlevi için çalışan tutarlılık kavramı olarak da düşünülebilir.
B Biledeğil: Hem hukuk hem tasavvufta hem de ikili ilişkilerde vefalı ve yalansız olmaktır. Biriyle yan yana gelip aynı yere bakıyoruz. Başımızı ayrı yere döndürdüğümüzde haber vermek gerekir. Keyfi olarak ölçüsüzce yükler yaratmamak gerekir, deprem gibi düşünüp önlem alarak sağlamlaştırabiliriz.
Ömür: Yürekten bağlı olmak, tutkuyla sevmek, sahip olmaktır.
Enes: Sözün bir senet olması zamanla akide dönüşmüş. Değişmeyen tek şey değişimdir.
Hasan: Sadakati neyin üstünde yükseltiyoruz? Duygusal mı yoksa bilişsel bir süreç mi?
Hakan: Kişinin sadakatine ilişkin konuştuk, Ben bilimin çıktılarına, bilime sadakatten bahsetmek istiyorum. Kafama takıldı, sadakat tutucu bir kavram değil mi? Bilimi test edilmez hale getirmez mi? Bilime sadakat, bilimin kendisiyle çelişmez mi? Atomun bölünmez olduğuna inandık, eğer sadakatle bu bilgiye bağlansaydık bugün bahsettiğimiz atom altı parçacıkları hiç bilemeyecektir.

Fatih: Folklorik baktıklarında uhrevi sözcükler kullanırlar. Sadakat, dinamik bir hayatta, statik bir beklenti gibi duruyor. İhtiyaç olup olmadığını sorgulamak gerekiyor. Akılla değerlendirmek gerekiyor.
Işık: Sadakat, sürekli yeniden ürettiğimiz bir kavram. Devamlı teste giren, terk edilebilen ve veya yenilenebilen bir kavram. 7 haneye düşmüş bir köyde, 100 yaşında bir kadın hâlâ o köyde kalmaya devam etmesi geçmişe sadakattir.
Hakan: Değişim zamanın ibaresi, olanla, olması gereken farklıdır. Sadakat vicdan gibi tikellerden değil tümellerden bahsetmek gerekiyor. İnsanın yatkınlığı, değişim olan içinde sabit kalana çapalanma. Ben güdüsü. Çıpa sahibi – siz. Olması gerekene “sadakat”
Memed: Zaman insanın anlamakta zorlandığı var olma ile ilişkili; sevgi, vefa ile ilişkilendiriyor. Sadakatin bir mutabıkla ilgili olmadığını düşünüyorum. Asaletle ilgili olduğunu düşünüyorum.
Kiper: Sadakatin aşırısı başka bir deyişle koşulsuz sadakat olabilir mi? Takım tutuyorsun, koşulsuz desek, takıma duyduğun fanatizm mi sadakat mi?
Hasan: Fanatizmi bir haliyle sadakatin bozulmuş hali olarak düşünebiliriz. Zamanın ruhuna uygun gelişebilen, prensiplere ve değerlere bağlı, organik bir şekilde geliştiğinde örneğin bilimle olan ilişkimiz gibi olduğunda sadakatten bahsedebiliriz. Diğer türlüsü tarafgirliğe ya da fanatizme kayıyor.
Ayda: Bilime sadık olacağız. Dayanağı olmadığı noktada “çarpık bilim” ile karşı karşıya kalacağımızı unutmadan bu sadakati vermememiz gerekir. Bilime koşulsuz ve sonsuz sadık olmakla, spiritüalizm ve benzeri bilimin alanına girmeyen konularda üretilmiş bilgiye çelme takıyor olabilir miyiz?
Mehmet: Bilimin dogma olmadığına, değişken olduğu bilgisine sadık kalıyoruz. Hücre zarı, biliyoruz, seçici-geçirgen bir yapıya sahip. Hücre zarının bu davranışını hücreye olan sadakati ile gerçekleşmiyor, hücre zarı tanımlı görevini yerine getiriyor. Fuzuli, sadakatin karşıdakinin duruma göre pozisyon almamak olduğunu söyler. Yine de sadakatin sınırı var. İhtiyaçlar Piramidine göre, sadık olma durumunun tekâmülü var. Sadakat birden fazla duygu, düşünce, durum ve davranışın toplamında değerlendirilebilir.

Loyalty- Nikolaos Schizas
Kiper: Sadakatin koşulsuz olup olmadığını, duygu düzlemi, inanç, düşünce, duruma göre nasıl değiştiğine deyindik. Kavramsal olarak, geçmişteki sözleşmeye sahip çıkma gibi duruyor. Pekiyi, geleceğe ya da âna dair olursa başka bir kavrama mı gidiyoruz? Yoksa hâlâ sadakatten mi bahsediyor oluyoruz?
Uhri: Sadakat insanda nereye oturuyor? Sadakati neyin üstüne inşa ediyoruz? Vicdanın üzerine oturuyor. Birçok kavram gibi bu kavramı da öğreniyoruz, doğuştan getirdiğimiz bir özelliğimiz değil. Sözcüklerle ifade edemediğimiz bir duygu durumu gibi görünüyor. Varlığı sorgulanınca, kuşku getiriyor. Üstüne konuşunca, büyüsü bozuluyor.
Taptuk Emre ile Yunus Emre’nin kırk yıl boyunca süren eğri odun toplamama hikayesi, sadakatin iyi örneklerinden biridir. William Shakespeare, Hamlet’te “Vicdan sahibi olmak bizi korkak yapar.” derken Freud “Her insan kendi acizliği nedeniyle bencildir.” der. Kişiliklerimizin parçaları, toplumda bir kimlik olarak tezahür ediyor. Sadakat, bencilliğimizden sıyrılıp kazandığımız bir kişilik özelliğimize dönüşüyor.
Kiper: Yani, sadakat satın alınamayan bir şey mi?
Sadakat Nedir?
Lider: “Kimse seni sen olduğun için sevmeyecek; herkes seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. Sen hiç sevilmemiş olacaksın hikâyenin sonunda.” diyor Dostoyevski.
Aslında sadakatimiz de sevgimiz gibi kendimize olabilir. Eğer bir menfaatinden bahsedeceksek, başlı başına kendisi menfaat olabilir.
Uygur: İnsan kendine sadık olmalı. İlkokula başladığımız yıllarda, birbirimize davranış şeklimiz pek değişmezdi. Hayatın ilerleyen yıllarında ilkokul sıralarında tanıştıklarımızla ayrıldık. Bu ayrılıştan kastettiğim o insanlarla aramıza mesafe girmesi değil. Davranışsal olarak bu tutumdan da uzaklaştık. Kendimizi, en yakınımız saydıklarımızdan bile gizlemeye başladık. İnsanın ülküleri sabittir. Maddeyle haşır neşir olmayınca başlayınca işin rengi de değişiyor. İnsanın kendine verdiği sözü tutması artık sadakat…
Cengiz: Bu olguda pek çok parametre var. Değer yargısında. Sadakat insanın anatomisine rağmen oluşturduğu kültürdür. Kültürel olduğu için de dinamik bir kavramdır. Yeniden ve yeniden üretilir. Post-modern hayata geçişle birlikte, yeni değer yargıları üzerinde etkili oluyor. Sadakat ve aidiyet ilişkisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Araçsallaştırılmasına sıklıkla tanıklık ediyoruz. Yine Uhri’nin söylediği gibi kimlik ilişkisini de unutmamız gerekir.
Oray: Sosyolojik bir kaide olan mülkiyet hakkı üstüne inşa edilmiş gibi duruyor. Sahip olma güdüsü, sahipliğini devam ettirmek için çaba enerjiyi vücudundan atma çabası. Ağır ve gereksiz bir yüktür. Sahiplik güdüsüyle beslenen kavram, kendi öz gücünü yitiriyor. Keşke bu kadar sahiplik güdüsüne sahip olmasaydık.
Ferda: Doğası gereği dışlayıcı mıdır?
Kiper: Duygu durumunun muhatabı ben değilsem, dışlayıcıdır. Beni ötekileştirebilir. Her seçim bir vazgeçiş midir? Birine sadık olmayı seçtiğinizde geriye kalanlara mesafeli kalıyorum. Sonuç diğerlerini dışlamak olabiliyor. Sadakat, menfaat ve fayda içeren sosyal bir güdüdür.
Ayda: Şartlar istediğimiz gibi gitmediğinde, farklı seçimler yapmak zorunda kaldığım durumda, dışarıdan bakınca sadakatsiz olabilir miyim?
Kiper: Sadakat seçimi ortadan kaldırmıyor mu?
Enes: Duygu durumu olduğundan emin olamıyorum. Sadık olmaya karar veriyoruz. Bilimin kendisine dahi, beyin süzgecinden geçirmeden teslim olmuyoruz. Diğer türlüsü bizi fanatizm noktasına sanki taşıyor.
Cengiz: İnsanın doğasına anatomik olarak galip gelemez. Bu nedenle insan, strateji ve taktik geliştirir, pragmatik ve faydacıdır. Apriori olarak insana saf diyemeyiz. Durkheim, toplumsal dönüşümün sadakatin içini doldurmadan geçtiğini ima eder. İçeriği doldurulabilen bir kavram da insanın ürettiği bir şeydir.
Uygur: Deneyim sahibi olmak isterken nasıl sadık kalabiliyoruz? İnsanın kendi ruhuna sadakatten bahsedilebilir.
Cengiz: Toplumu etkileyen parametreler bir “sadakat formu” oluşturabiliyor. Yalnız bu formun aşırısı dogmatizme götürebilir.
Uygur: Vicdan mekanizmamız sağlıklı çalışıyorsa “sadakati” saptayabilirsiniz. Tabii dış faktörün bu kadar fazla olduğu bir yüzyılda mekanizmayı sağlıklı tutmayı ayrıca konuşmamız gerekir.



