098. Oturum: Yalan Nedir?

Paul_Gauguin-_Eve_-_Don't_Listen_to_the_Liar

27.03.2022

Soru: Yamuk Duruş Kulübü altında gerçekleştirdiğimiz “Soyut Kavramlar Oturumlarının” ilk odalarında not tutulmadığını birkaç defa belirtmiştik. İlk yirmi üç oturum, bu oturumların nasıl olacağını şekillendirmekle geçti. Biz bu oturumda sizlerle birlikte ilk defa 15 Mayıs 2021 tarihinde konuştuğumuz “Yalan” kavramını tekrar ele almak istedik. Bu oturumda yalanın ne olduğunu anlamaya, önceki oturumdan hatırladıklarımızı da notlara eklemeye çalışacağız. Yalan nedir, sizin için yalan nedir?

İhsan: Yalan söyleyen kendini kandırır. Sadece karşıyı kandırdığını zanneder ama aslında kendini kandırmıştır.

Hatice: Doğruyu söyleyememe sanatıdır. Yalanın fark edilmesi ancak karşı tarafın yani maruz kalanın uyanıklığına bağlıdır. Yalan kimi insanların tutunduğu bir duygudur. Hayatı daha pragmatik yaşıyordur.

Yüksel: Sanılanın aksine yalan söyleyenin asıl kandırmak istediği kişi kendisidir. Asıl özne kendisi olduğu için de yalan söyleyen bilerek kendini kandırmak istiyordur.

Büşra: Karşı tarafın gerçeklik algısını şaşırtmak için söylenen sözlere yalan diyoruz. Unutmamak gerekir ki bizim kültürümüzde her doğru her yerde söylenmez. Her söylenenin doğru olması gerekiyor ama kültürümüz buna paralel değil gibi görünüyor. Söz vermekle de ilişkisine bakmamız gerekir.  Tutamayacağını bile bile vaat verme ya da söz verme de yalan söylemektir. Sosyal medyada filtre kullanmak yalan söylemek mi? Filtre kullananın estetik kaygı taşıdığını düşünüyorum. Kötüyü çirkin olanı estetik hale getirme işinin yalan olup olmadığından emin değilim.

Emoş:  Yalan başlığını görünce acaba bu kavramın zıttı nedir diye düşündüm. Gerçeğin zıttı sahte, olduğuna kanaat ettim. Yalanın dille ilgili olduğunu düşünüyorum. Yalan bence sözel bir şey. Sosyal Medya Mecralarında (Örneğin Instagram) gerçekliği şaşırtmak ya da çarpıtmak bence aldatmacadır.

Eyyüp: İnsan çocukken bile yalan söylemeyi seçiyor. Yalan bir araç. Kötüye kullanmak ise bir tercih. İnsan sosyalleşesinde de yalan bir araç. Yalan, ona maruz kalanı kötü hissettiriyor. Doğanın kendisinde de aldatmaca var.

Esen: Nefsin en birincil emaresi yalan konuşmaktır.  Bir insan kin, öfke ile imtihanını veremediyse genelde yalan da söyler. Soru sorulduğunda cevap vermemek de yalan söylemektir. Belki kendini korumak için yalan söylemek hoş görülebilir.

Uhri: Aslında birçok sanat eseri bize yalanı anlatıyor.  Tolstoy, Anna Karenina eserinde kahramanına yalanı söyletip sonunda ağlatıyor. Yalan söz konusu olduğunda var olan bir şeyden mi bahsediyoruz? Yoksa elimizdeki ilgili bilgi aktarılırken olan bir süreç ya da aktarımın kendisi ile mi ilgili? Yalan açığa çıkınca, doğru olmayan bilgiye düşünüyor. Hatırlamak istemediğimiz bir konuyla ilgili olarak hafızamızın kendisi de bize yalan söylemiyor mu?

Kiper: Eylemden de aktarımdan da bahsediyoruz. Açığa çıktıktan sonra yalan olmuyor mu?

Emoş: Yalan gerçekliktir. Mahiyeti ortaya çıkınca da orada durmaya devam eder.

Uhri: Elimizden kayan bir kavram.

Yalan Nedir?

Mehmet: Yalanın fiiliyatı vardır. Yalansız hayat mümkün mü? Kafka, buraya gelmek için yalan bile söyledim, diyor. Yalanın birden çok çeşidi var. Schrödinger’in kedisi yalan mıydı? Yaşıyor mu, ölü mü?

Uhri: Yalan bence algı gibi bir şey…

Ferda: Kimi zaman bir kelimeyi anlamak için kökenine bakmak daha sağlıklı fikir verebiliyor. Yalan, Türkçe bir kelime, anlamı “dil” hakikat algısı ile oynama anlamına geliyor. Yalan söylemek iyi bir hafıza ister. Hakikat ne kadar ağırsa, yalan telaşlıdır.

Mesut: Yalanı yakalıyoruz. Beklentimizi karşılamıyorsa yalanı yakalamaya uğraşıyoruz. Yalan, başka gerçeklik ortaya çıkarır. Yeni bir gerçeklik çıkarır. Bu bir düşünce, bu bir oyun gibi aslında. Biz, yalanı gerçeklik olarak yaşıyoruz. İnsan insanı birbiriyle aldatmıyor, hafızayla aldatıyor.

Ayda: Var olan dünya beni mutlu etmiyorsa kendimi kurguyla mutlu etmeye yalan diyoruz.  İyi gücünle, hayal gücünle söylemişsinizdir ve geriye dönülmez. Yalan başkalarını giydirirken, kendini de giydirmek olarak da tanımlayabilirim. Kimi zaman da başkasını etkilemek için de söyleniyor. Bir de soru bırakayım, yalanların illüzyondan farkı nedir?

Kiper: illüzyonda evreni büktüğüne dair karşı tarafta izlenim bırakmaya çalışmak var. Karşı taraf aslında evreni bükmediğini biliyor. Kandırma işi gerçekleşmiyor. İllüzyonun bu nedenle (negatif) bir sonucu yok.  Yalanın ise bir sonucu var.

Soru:Hayal kurmak, kişinin kendisine yalan söylemek midir?

Büşra: Rüyadaki gerçekliği ya da gerçeklik hissini hayalde yakalayamıyoruz.

Vahdet: Gerçeği saptırırken yakayı ele vermeye “yalan” diyoruz. Ele vermediğimiz sürece sorun yokmuş gibi duruyor. Bence, beceriksizler yakalanır.

Oli: Yalan sanattır.

Eyyüp: Vahdet’e katılıyorum, yakalandığın an yalan oluyor ya da yalana dönüşüyor. Yalan, geçmişe yönelik söyleyebileceğimiz bir şey. Örnek olarak söylüyorum, niyet ve gerçekleşen iradeye bakarsak “Küçük Prens Romanı” bir yalanlar silsilesidir. Doğamız bizi sürekli aldatıyor. Gerçeklik de ona dair algımız da sübjektif. Manipülasyona yalan diyeceksek ancak gerçek ortaya çıkınca yalan diyebiliyoruz.

Kiper: Fikirden başlayarak her şeyin yalan olduğunu söylüyorsak, niyetimiz ne? Sadece yalan söyleyip gerçeği bükebilmek mi?

Mesut: Çıkar söz konusu, bir niyet söz konusu. Kimi zaman da içgüdüsel, yaşamla ilgisi varsa kendiliğinden bile ortaya çıkabiliyor. Bir de farklı bir yerden ekleme yapayım, yalan ne kadar büyükse o kadar çok insan inanır.

Yüksel: Yalanın temel çıkarı, kolaylaştırıcı olması. Yalanın temel özelliği hayatı kolaylaştırıyor olması.

Kiper: İnternet ilk yaygınlaşmaya başladığında yaygın kullanılan bir aforizma vardı. “Sanal dünya yalan dünya!” Üstünden bunca zaman geçtikten sonra sizce sanal dünya yalan dünya mı?

Eyyüp: Bence yalan değil, hissettirir ancak kanıtlanırsa yalan olduğunu kabul ederim.

Mustafa: Herkesin baskı ve şiddet eğiliminde bu nedenle yalanın güce dayalı olması gerekiyor. Dayatılan düşünceye, ön almak ya da egemen olmak adına yalan söylenir.

Yüksel: Kişisel menfaat söz konusu olmadığı için sanal âlemde ilişkilerde gerçek yoğun buna karşılık gerçek hayatta baskı unsuru var yalana meyil daha fazla oluyor. Bu nedenle ben yalan olduğunu düşünmüyorum sanal dünyanın.

Uhri: Yalan söylemek bizim öğrendiğimiz şeylerden bir tanesi. Negatif algı testinden hareketle çocuklar 4-5 yaşına kadar yalan söylemeyi bilmiyor. Down sendromlu veya otistik bireyler yalanı ve algı yönetmeyi bilmiyor.

Gülsüm: Yalan dille mi söylenir? Yalan beyinle söylenir. Hepimiz yalan söylüyoruz. (küçük yalanlar, büyük yalanlar var) Bazı zorunluluk, ihtiyaçlar, kişiyi zarardan korumak, gibi durumları gözeterek söylenebilir. Kişisel çıkarlarımla ilgiliyse, kendimi korumak istiyorum ve kötü sonuçlanacağını bilsem de yalan söylüyorum. Spontane de yalan söylüyoruz kimi zaman. Verdiğimiz cevabın, sürdürdüğümüz sohbete uygun olup olmadığını düşünmeden hızlıca yapıyoruz. Gerçek olmayan bir hikâye uydurmak da bir başka biçimi. Yalnız bu kısa süreli davranışlar tekrar edilmezse uzun süreli hafızaya aktarılmadığından sonrasında hatırlanmıyor. Bir de aklımız da bize yalan söylüyor. Var olan bilginin mantıksal bir ilişkisi olmamasına rağmen olmayan anlamı yükleyebiliyoruz. 

Kiper:  Yalanın Erdemini ne yapacağız? Durumsal bakmaya devam ettikçe her durumda yalan kabul edilebilir hale gelmeyecek mi? Nesneden özneye geçersek, yani maruz kalmaktan söylemeye geçersek, yalanla ilişkimiz ne? Kendimize yalan söylüyor muyuz?

Eyyüp: Olaylara niyet ve sonuç açısından bakabiliriz. Yalanı söylemek bir yetkinlik gerektiriyor. “Yalanın icadı” evrimin bize sunduğu bir özellik, bireyin çıkar adaptasyonu olarak düşünebiliriz. Bu çıkarı arttırmak da menfaat sağlamakla ile ilgili.

Büşra: Yalan söylemek gerçeklikten çalar. Yalan söylemek, dürüst olmamayı da getiriyor.

Yalan Nedir?

Fazıl: Psikolojide; insanın savunma mekanizması, baskı altında hissedip gerileme dayanamadığında yalana müracaat ettiğini kabul ediyoruz. Bizim savunma mekanizmalarımızın silahlarından biri yalan.

Yıldır: Bütün Atinalılar sürekli yalan söyler ve ben bir Atinalıyım. Doğruluğun iki karşıtı var. Bunlardan bir tanesi yanlış. Yanlış yaparken karşı tarafa doğrudan bir kasıt yok. Yalan söylerken durum farklı. Karşı tarafa bile isteye bir kastımız var. Gerçekliği bile isteye çarpıtıyoruz.

Kiper: Bir soruya cevap vermemek ya da sessiz kalmak da yalan söylemek midir?

Yüksel: Susmak yalanın paydaşıdır. Sükût ikrardan geliyor.

Ayda: Yalanın kokusu çıktı diyoruz ama yalanın kokusu yok. Bir laboratuvarda test ederek de yalanı anlamıyoruz. Genelde bir göz taraması ile fark edebiliyorsak ediyoruz. Mikro mimik okuma eğitimi alanlara örneğin yalan söylemek nispeten zordur. Yalan söylenirken ifade değişimlerine neden olur. Yine de öte taraftan karşı tarafın bizi gözüyle taradığını hissettiğimizde yalana daha meyilli olabiliyoruz. Aslında günlük hayatta da içgüdüsel ya da sezgisel olarak yalanın farkında oluyoruz.

Ferda: Sükût, ikrardadır. Aynı hakikati paylaşmıyorsam da susmayı tercih ediyorum. Bu söylenene ortak olduğum anlamına gelmez. Birinin sessizliğine yüklediğimiz anlam, kişisel durumumuzla ya da algımızla ilgili. Aldatılmış hissediyorsak, suskunluğu ortaklık gibi değerlendirebiliriz. Ben, kişisel olarak suskunluğu uyarılmış olarak anlar böyle hissederim. Tanıdığım biri sessiz kalıyorsa benim şüphe miktarım artar. Sükût ikrardır sözünden ben kişinin yalana yandaş ya da ortak olduğunu çıkaramam.

Uhri: Kitlesel yalanları ne yapacağız? Galileo Galilei gerçeğin peşinde koşarken kitlesel bir yalanla yargılanmış. 1915 Ermeni Tehciri var yakın geçmişimizde. Onu ne tarafından değerlendireceğiz? Gönlümüzün teşne olduğu yalanlara inanmak istediğimizi unutmamak gerekir.

Zemine: Yalan, karşılığında gerçekliği barındırmayan bir olgu. İnsanı mutsuz eder. Boşluğa düşürür.

Kiper: Mutlu olmaya yönelik bir durum ortaya çıktığında ya da ortak bir tehdit hissettiğimizde yalanı satın almaya müsait miyiz?

Zemine: Ortak çıkar söz konusu olduğunda öyle gibi duruyor.

Yıldır: Siyasal kurumlar, siyasetçiler, reklamcılar yalana yatkındır. Algıda yetkin ya da telkinin algıya etkisini kullanırlar. Manipülasyon var. Kitleler manipüle edilmeye yatkındır. Bu yüzden Çıplak Kral masalında olduğu gibi çocuklardan gerçeği öğreniyoruz.

Yüksel: Pazarlamacı ürünü satmak için çaba sarf ediyorsa, genellikle yalana başvuruyordur.

Kiper: Hırsız yakalanana kadar hırsız değil. Yalanı söyleyen de büktüğü gerçeği tek başına yaşamadığına göre o gerçekliği paylaşanlar itiraz etmediği sürece yalancı değilmiş gibi duruyor…

Pekiyi, oturumda konuşulanlara kimse yazılı ekleme yapmadı mı?
Yapmaz olurlar mı…

1 thoughts on “098. Oturum: Yalan Nedir?”

  1. Geri bildirim: Oturum #40: Heyecan NEDİR? - Yamuk Duruş

Yorum bırakın