126. Oturum: Saygı Nedir?

theravada buddhism, pay homage, bow down-1815662.jpg

31.07.2022

Kiper: Saygı nedir, senin için saygı nedir?

Tuğba: Farklı yorumlanan ve algılanan yanları da olan bir kavram.  Kişinin kendine duyduğu incelikle başlayan ve kendinin farkında olmayla devam eden etrafına ve kendisine gösterdiği oranda yayılan anlayış ve inceliğin tamamının saygı olduğunu düşünüyorum.  Kişinin kendine duyduğu saygı oranında etrafına sınır koyduğunu düşünüyorum.

Saygı Nedir?

Hava: Benim için saygı; şu ana kadar heybeme doldurduğum şeylere o heybeyi taşıma biçimime, varoluş biçimime karşı tarafın duyduğu önemdir.  

Delil: Saygı aslında akla gelebilecek bütün iyi şeylerin temelinde yer alıyor. Bir çocuğun doğduğu andan itibaren şekillenişinde saygı kavramı çok önem arz ediyor. Çocuklar bakıma muhtaç oldukları için kendilerini dünyanın merkezinde algılarlar, anne baba onlara merkez olmadığını etrafında olan her şeye saygılı yaklaşması gerektiğini öğretmeli. Saygının kültürü belirleyen önemli bir etmen olduğunu düşünüyorum.   

Kiper: Birinin saygısızlığını yüzüne vurmak saygısızlık mıdır?

Mesut: Saygının uydurulmuş bir yanı var. İnsanlar bir şekilde içeriğini değiştirmiş ve sonradan icatlar çıkartmışlar. Bu tarafının dışında konuşursam kendinin dışındakini fark etmektir. Tek sen yoksun başkaları da var ve yalnızca insandan bahsetmiyorum. Dünyayla bağını sahiplenmenin ötesinde yaşatma ve büyüme olarak kurabilmeye saygı dediğimizi düşünüyorum.

Hasan: Biz ve ötekilerle olan ilişkimizde kendimize koyduğumuz kademelendirmemiz gibi düşünüyorum. Taraflar arasında denklik olduğunda ya da karşı taraf belki bir nebze üstte olduğunda gösterdiğimiz bir davranış biçimi.

Bir diğer taraftan saygı duyduğumuz şeyi olduğu gibi kabulleniyoruz. Kültürel tarafında yöresellik etkisi de var. Bir kültürün saygı gösterdiğine öteki kültür örneğin umursamaz yaklaşabilir.

Kiper: Saygının tersi deyince saygısızlık aklımıza geliyor ama saygısızlık sanki saygı eksikliğine vurgu yapan bir kavram. Saygının tersine ya da yokluğuna dair tanımımız var mı?

Hasan: Bir kişiyi/kurumu/şeyi olduğu gibi kabul etmiyorsak ve bunu dile getiriyorsak zımni olarak ona saygı duymadığımızı söylüyoruz. Saygı ve saygısızlık ya da reddiyenin dışında ürettiğimiz bir kavram yok gibi duruyor.

Respect for the Elders Drawing by Tiphanie Spencer

Doğan: Biraz daha sınırları zorlayarak şöyle bir tanım yapmak da mümkün. Toplum dışına bırakılma süreciyle bizi karşı karşıya bırakabilecek, kimi zaman toplum yararı düşünülerek yaratılmış ve hukuk vb. kategoriye girmemiş kuralların bütününe saygı diyoruz. Kısaca yaptırımları olan ortak kabule biz saygı diyoruz. Norm olarak bir kurallar bütününe uymadığımız ama toplumun genelinde kabul gören edimler bütünü olarak ortaya çıkıyor.

Kiper: Cep telefonları ilk çıktığında toplu taşımada kullanılması hem yasaktı hem de ayıplanırdı. Zaman geçtikçe bu norm değişti, dönüştü, telefonla toplu taşıma içinde konuşmak normalleşti. Buradan hareketle şunu sormak istiyorum. Saygı duyduklarımız gösterdiklerimiz, her zaman hayatımızdaki yerini koruyor mu yoksa değişebiliyor mu?

Doğan: Doğu ve Batı toplumlarında durum farklı ilerliyor, Doğu toplumları daha ataerkil düzen içinde oldukları için saygıya dair kavramlar geç dönüşüyor. Batı toplumuysa bu dengeyi kanunla çözme yolunu tercih ediyor.

Saygı Nedir?

Mehmet: Yaşlı insanlar vardır sanki ondan büyükler oralarda olmadıkları için hiç yapmadığı şeyleri yapmaya başlar. Normalde ağzından çıkmayacak sözleri çıkarır, davranışları değişir. Bu örnek de sanki baskılanmış bir şeylerin ortaya çıkması gibi bir durumu ortaya koyuyor. Sistem işlediği sürece saygı görünürde devam ediyor, işlemeyince kişiler freni boşalmış kamyona dönüyor.

Toplumsal değişim için de kimi zaman saygısızlık yapmak gerekiyor. Geçmişte kan davası, berdel, gönülsüz evlilikler hep saygısızlık yapma korkusuyla insanlara dikte edildi.

Kiper: Toplumsal kınama mekanizması çalışmadığı zaman saygı duymadım ya da göstermediğim durumda ben yürüyüp gidebiliyor muyum?

Mehmet: Yaptırım mekanizmasını soruyorsun. Bunun ortası yok gibi duruyor. Bir tarafta değişmek ve gelişmek için bu mekanizmaya savaş açmamız gerekiyor diğer yandan kavramın devamlılığı için mekanizmaya ihtiyacımız var.

Doğan: Benden daha genç biri üslubunu bozmadan beni uyarsa ya da benimle yaşıt biri yine üslubunu bozmandan beni uyarsa, farz edelim çok sevilen ve kabul gören biri olayım, kolaylıkla darağacında sallandırılabilir bu mekanizmalarla. 

Ayrıca toplumsal hafıza bizim kontrol edebildiğimiz bir şey değil. Beni örnekte eleştirenler başka yerde de benzer davranışta bulunduğunda bir linç girişiminin olması olasıdır. Bu örnekte hatalı davranan olmamasına rağmen beklenen saygının kime ve neye göre olacağı da biraz muammaya dönüşüyor.

İnternet tabanlı iletişim ve yüz yüze iletişim modellerinde bu durum değişiklik gösterebiliyor.

Hakan Kılman: Benim için saygı her şeyin üstündedir, olmazsa olmazdır. 

Ayçin: Saygı insanın kendini ifade etmesinin önünde zaman zaman bir engel midir? Öyle olduğu zamanlarda saygıyı şiar edinmek hangi noktada duracağımızı bilmediğimiz bir alan mıdır?

Çok talep edilen bu hususa aynı zamanda karşılık da vermek gerekiyor. Duymadığımız bir şeyi talep etmemeliyiz. Bazen, mesela aile ilişkilerinde, insanın kendini ifade etmesini kısıtlayabiliyor bazen de zayıf olanın kendini ifade etmesinin önünde bir duvara dönüşebiliyor.

Kiper: Ayçin’in sorusundan hareketle, engelleri genelde sanatla aştığımıza göre, sanatçının saygıyla olan durumu nedir?  

Mesut: Sanatın saygısızlık gibi algılanabilecek pek çok yanı var. Bunlar da dahil sanatın saygısızlıktan yana tavır aldığını ya da saygının dışında olduğunu düşünmüyorum. Saygı, insanın etrafındaki her şeyi olduğu gibi kabullenmesi halidir. İnsan şayet neyi olduğu gibi kabullendiği ya da kabullenmediği yüzüne söylenince bunu saygısızlık gibi algılasa da aslında bu, olanı olduğu gibi söylemekten ibarettir ve söylediği kişiye duyduğu saygının bir ifadesidir. 

Kiper: Hiyerarşinin baskın olduğu topluluklarda bir tür dayatma biçiminde ortaya çıkan ve hiyerarşinin tekrar tekrar kendisini yaratmasına saygı diyor olabilir miyiz?

RESPECT ! by Jean-Claude Lannes

Uhri: İnsan bir şeylerin değişmemesini ister, bunun için bir hiyerarşi arar. Bu nedenle toplumda herkesin bir görevi vardır.

Düzenin yerini gelişim, hiyerarşinin yerini eşitlik, görevin yerini özgürlük almış gibi görünse de ast üst ilişkisini belirlemekten çıkan bu kavram anlam kayması yoluyla hala hayatımızda yerini koruyor.

Anlam kaymasından kastım, toplum bir şeye saygı gösteriyorsa, siz de göstermek zorundasınız. Sizin saygısızlık yapmak gibi bir hakkınız olmuyor. Uç bir örnekle Hitler’in topluma saygısızlık yaptığını düşündüğü resimleri yakmanın nasıl bir saygı olduğuna bakabiliriz. İçi boşaltılmış bir kavramı konuşuyor olabiliriz.

B bile değil: Bana göre, bize ait olmayan alana uzanmamakla ve sınırları belirginleştirmekle, başkasının varoluş alanına girmemekle ilgili bir kavram. Herhangi bir şeye niteliklerinden dolayı değil varoluşundan dolayı göstermemiz gerekiyor. Kibir, korku, minnet, vefa, hayranlık gibi duygularla ilişkilendirilerek de kullanımın yaygın olduğunu görüyoruz.

Kiper: Saygı, günümüzde şekilsel bir formdan ibaret mi kaldı?

Hasan: Özellikle kalıplaşmış ilişki biçimlerinin tanımlaması ve kavramın içi boşalmış gibi görünüyor. Zamanın Ruhu da saygı kavramanın içine koyduklarımızı değiştirdi. Yeni kuşaklar, önceki kuşakların samimiyetle saygı duyduğu şeylere yaklaşımlarının hiyerarşik ve kalıplaşmış davranışlar olarak yorumladığı için de bu böyle olmuş olabilir.

Ülkemizde farklı kültür havuzları var ve hepimiz aynı zaman dilimini paylaşarak yaşamıyoruz. Buradan bir genellemeye gitmek de doğru olmayabilir.

Kerem: Hem saygı gösteren hem de gösterilen açısından kendi varlığını bir şekilde kabul ettirmek, ortaya koymak adına önemli bir kavram. Yalnızca canlılar dünyasına ait bir kavram olmayabilir. İnsan cansız nesnelere de saygı gösterebilir. Kişi ile karşısındaki arasındaki sınırın belirlenmesini sağlayan bir kavram. Sınırın aşılmasını da saygısızlık olarak adlandırabiliyoruz.

Bilgiye hem erişmenin hem de edinme biçiminin değişmesi nedeniyle yaşlılara gösterdiğimiz saygı da değişmiş görünüyor çünkü bilginin kaynağı daha önce çoğunlukla yaşlıların birikim ve tecrübesiydi.

Sosyal medya kullanıcıları da kimliğini saklamayan birini çok rahat linç edebildiği gibi yine kendini gizleyen kullanıcılar da kişinin itibarını yok yere zedeleyebiliyor.  

Unbreakable Respect, Painting by Iva Geo

Kiper: Konuşmalar, ‘saygı duyduğumuz şeyi olduğu gibi kabul ediyoruz’ cümlesi etrafında kümeleşmiş gibi duruyor. Ben sıradan bir birey olarak çevreyle kurduğum ilişkide ilişkilendiğim şeye zaten özen gösteriyorum. Bu gösterdiğim özenin de saygı olduğunu düşünmüyorum.  Bana göre insan icadı olan bu kelimenin, saygıyı gösteren tarafının değil de gösterilen tarafının kazandığı bir değer olduğunu söylesem, siz bu önerme için ne söylemek istersiniz? Saygı, gösterilen tarafından kazanılan bir şey midir?  

Ayda: Saygı değerler dünyamıza ait bir kavram. Bu değerlerin içi duyguyla mı dolmalı yoksa tavırla mı dolmalı? Saygı eğer benim karşı tarafı kabul etme durumumsa, gösterilen tarafla gösteren taraf nasıl eşit değil diyebilirim?

Kiper: Günlük hayatta hemen hemen her şeyle saygı ilişkisi içinde bulunduğumuzu düşünmüyorum. Bir şeyin varlığını kabul etmek, orada olduğunu bilmek, pozitif ya da negatif bir hamlede bulunmamanın saygı olduğunu da zannetmiyorum.

İnsan ilişkilerindeyse biri benden yukarıda olduğu için değil ya da ben birini yukarıda gördüğüm için de değil örneğin biri yaptığı işi adabıyla yapıyorsa ya da ben öyle olduğunu düşünüyorsam gösterdiğim şey bence saygı.

Örneğin ben bir doktora iyi doktorluk yaptığına kanaat edersem, saygı duyabilirim ama tüm doktorlara bu vaka üzerinden saygı duyamam. Bana göre her yer saygı değil, saygı yine bana göre bir duygudurum olabilir.

Ayda: Saygıyı duyan özne ben olduğuma göre bu bir duygu olabilir. Saygı duyarken ne hissederim? Varoluşumla saygıyı birbirinden nasıl ayırt edeceğim? Kendine saygı başkasına saygıyı, başkasına saygı kendine saygıyı getirir felsefesini biliyorum şu an için.

Cengiz: Bence saygı insanın medenileşme ölçüsüdür. Günlük yaşamdan veya toplumun kendi doğasından saygıyı çıkarın geriye koca bir kaos ve toplum olmayan toplum kalır. Bu nedenle çok önemli bir parametre ve düzenleyici bir ilke olduğunu düşünüyorum.

İnsanın doğasının bir parçası değildir, toplumsal diyalektik içerisinde ve toplumsal diyalektiğin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Bir klan kendi değerlerini oluşturmak için animalist bazı semboller oluşturdu ve kendisine ait olan topluluktan o animalist değerlere saygı göstermesini istedi. O değerlere insanlar saygı gösterdikçe bir topluluk haline geldiler. Biz bugüne bu yolu takip ederek geldik.

Saygın kendisine baktığımızda bazı türevleri ve yığınla formu olduğunu görürüz.  Ben saygıyı yükümlülükten önceye koyuyorum çünkü yükümlülük sonrası mesela Kant’ın ödev ahlakı ilkesiyle dolayısıyla ahlakın kendisiyle çelişiriz. Saygı bence bir tutumdur.

Saygı Nedir?

Uhri: Birbirimizin varoluşunu karşılıklı kanıtlayabilmek; varoluşumuzu başkasının üzerinden kanıtlayabildiğimizi icat ettik bu kavramla. Ben de saygının ya da ona benzer ne varsa bir tutum olduğunu düşünüyorum. Sosyal evrimsel bir süreçte kavramın eklektik kaldığını ve zaman aşımına uğradığını ve yerini farklı tutumların aldığını düşünüyorum.

Kendilik değerimizi içeriden refere etme alışkanlığının biçimini geliştirmeye ihtiyaç duyuyoruz. Kendilik değerimizi sürekli başkalarının gözünden üretmek zorunda kalan profilini yaratan aile yapısını da burada görmezden gelemeyiz diye düşünüyorum. Buradaki eksiklik saygı talep eden birey profilini oluşturuyor.

Tuğba: Aile kültürü ve nasıl büyütüldüğümüz burada önem kazanıyor. Büyüklerin her şeyi bildiği bir yerden sınırlar biraz karışsa da çocuğa saygı gösterilen bir yere doğru ilerliyoruz.

Kiper: Saygının yerine nezaket ve hoşgörüyü koyduğumuz söylenebilir mi?

Ayçin: Aslında bizim bugün saygı diye tarif ettiğimiz mevhum biraz uygarlığın normlarıyla alakalı. Bence saygı uygar olmaktan ziyade kültürlü olmaktan geçiyor. Uygarlığı talim ederek öğrenebiliyorsunuz yükseltebiliyor musunuz orada tekâmül edebiliyorsunuz ama kültürü içselleştiriyorsunuz. Saygı duymak ve göstermeyi konuştuk ama saygı uyandırmayı konuşmadık.

The culture of respect for others Painting by Hamid Boukheraz

Demek ki saygı insan içinde uyuyabilen bir duygu ve bir başkası onu uyandırabiliyor. Aslında Üslup ve içerik arasındaki bağlantıyı da belki burada biraz deşmek lazım üslubu nazik ve saygı uyandıracak şekilde olmayan bir konunun haklılığı ya da haksızlığı önemsizleşiyor. Gönül onu dinlemeye tenezzül etmiyor.

Aradığımız biraz da gönül yanığı olan insan. Halden anlayan, görmüş geçirmiş, ilmi kadar bu söylediğim üslup, nezaket ve halden anlamaya mahir insan.

Cengiz: Saygı göstermeyi değer olarak alırsak hoşgörüye belki gideriz ama saygı sadece hoşgörü değil. Eğer saygıyı bir görgü olarak kodlarsak o zaman beklenilen ve gerçekleşmesi gereken bir ideale gitmiş oluruz.

Kendi içindeki alt toplum kümelerine kendiliğinden saygı gösteren bir toplum var mı? Örgütlü değilse, kendini göstermiyorsa yani mücadele etmiyorsa bu sanıyorum gerçekleşmiyor.

Saygı aynı zamanda talep edilen de bir şeydir. (İktidar – Tanrı örneği)

Mehmet: Saygıyı biz durağan (statik) görüyoruz ama öyle olmadığını bugün konuştuk.  

Saygi-Nedir-1

Image 1 of 8

Yorum bırakın