146. Oturum: Sansür Nedir?

Sansür Nedir ve Gerekli midir

06.10.2022

Soru: Sansür Nedir? Sizin için Sansür Nedir?

Tunç: Sansür deyince aklıma baskılayıcı, yasaklayıcı, kısıtlayıcı kelimeleri geliyor. Kural koyucular var. Ellerindeki güçle istemedikleri şeyleri baskılama metoduna sansür diyoruz. Sosyal medyada, devlet kurumlarında zaman zaman karşımıza çıkıyor ve bunu içselleştiriyoruz. İstenmeyen davranışları oto kontrol mekanizmasıyla engelliyoruz. Hoş bir şey değil. Gazetelerde yazıların ekiplerce kontrol edilip genelin ya da erk sahibinin hoşuna gidecek hâle döndürülmesi ya da dizilerde içki kadehini flulaştırma gibi örneklerini görüyoruz. Güç sahibinin istemediklerini yok etme aracı olarak tanımlayabiliriz.

Ayda: Sansür, çıkara göre yapılıyorsa ya da art niyetli yapılıyorsa bilgi yok etme çalışmasıdır fakat karşı tarafı zedeleyecek bir şeyi sansürleme yerine göre gereklidir. Örneğin çocukları zedeleyecek bir şeyse ben sansürü gerekli de buluyorum ve bunu da yapıyoruz. Çocukların bilgi akışını kontrol etmek sansür müdür yoksa değil midir isimlendirme olarak emin değilim. Farklı isimlendiriliyorsa onu da ayırmamız gerekir. Çocuklar gibi bilginin kontrol edilmesi dışında kalan tüm alanlarda sansür hırsızlıktır, kişinin bilgi alma hakkını çalmaktır.

( Oda: denetimi de bir tarafıyla konuşmamız gerekiyor, sansürü konuşurken…)

Sansür Nedir?

Delil: İnsan içinde bulunduğu çevreden bağımsız değildir. Bu nedenle sansürü konuşurken canımızı yakan güncel uygulamalar üstünden konuşma eğiliminde olabiliriz. Bu taraftan kurtulmamız gerekebilir.  Arapçada bu kavramla ilgili iki sözcük var, birincisi içtihat ikincisi levh-i mahfuz. Birincisi durumu güncele uyarlamayken ikincisi değişmeyen kadere bağlı olan anlamına geliyor. Güncel gelişmelere uymayan, zihnin akışkan halinin önüne set çeken her şeyi sansür olarak görmemiz gerekir. Sansürün çeşitleri var. Zihnimize form kazandıran binlerce etken sansürün sonuçlarıdır.

Bengü: Günlük yaşamımızdaki yerini söylemek isterim. Erk sahibi, gündelik hayatımızda herhangi bir gerçeği saklamaya çalışsa yani sansür uygulama eğiliminde olsa da artık bunu yapabilmek içinde bulunduğumuz çağda pek mümkün olamıyor. Kendi hayatımdan örnek vereyim.

Uzun zamandır devam eden çalışma hayatımda, “politik doğruculuk” ile sözlerimi fikirlerimi olduğu gibi söylememek, fikirlerimi bir filtreden geçirmek de bana göre sansürün bir çeşidi olarak hayatımda, hayatımızda büyük yer kaplıyor. Konuşmak gereken yerde çıkarlarımız için susmak da oto sansüre giriyor. Levent Kırca ”Olacak O Kadar” da söylemesi gerekenleri söylerdi. Tüm dünyada porno kısıtlı içerik de olsa var mı? Evet, var. Sansür işe yarıyor mu, hayır yaramıyor. Biz sadece hep beraber -mış gibi yapıyoruz. Benim için sansür bu.

Erkan Sönmez: Bana göre sansür propagandanın zıddıdır. Annenin çocuğunun gözlerini kapaması da sansürdür. Toplumların baskılanması ve topluma zıt düşen şeylerin saklanması, dolan olarak en çok karşımıza çıkıyor. Diğerlerinin görüşünden çekinme her toplumda var. Aslında sansür ihtiyaç bireylerin de ihtiyacı var. Haber alma özgürlüğü kısıtlanınca rahatsız ediyor. (1976 Network filmine dikkat çekti.) Medya, sosyal medya güvenli değil, yorumsuz verilen haberler her zaman tarafsız olmuyor. Bireyin üstüne kendini temiz tutma görevi biniyor. Sansür var kabullenmek zorundayız.

Kiper:  Sansür sence işe yarıyor mu?

Erkan Nazlı: Giuseppe Tornatore’nin çektiği Nuovo Cinema Paradiso’yu hatırlayalım. Sanırım filmin kendisi bunun için çok yönlü bir cevap olacaktır.

Mehmet K.e.e: Ben de 1984 romanına gideyim. Herhangi bir şeyin ilerisini gerisini değiştirebilmenin kendisine sansür diyoruz.  Derrida‘ya göre dünya bir metindir ve bu metnin dışında hiçbir şey yoktur. James Joycea göre de yasanın yazıtları dışında yasa yazılır. Yine sansür uygulanan yerin dışında da kaynaklar olduğundan atasözündeki gibi güneş balçıkla sıvanmıyor. Bilimsel araştırmalarda bir yerde sıkıntı varsa bilimden dışarı atılır. Açık olmak, sansürü hayatın dışına atmak lazım. Yaşanmış örnekleri tarihte çoktur ama işe yaradığı görülmemiştir.

Kiper: Sansürle kastettiğimiz bir şeyin ahlaka uygun olmadığında dair polislik yapma durumu kelimenin kökeni. Sonrasında medyada bilginin işlenme kısmına denk geliyor. Kişinin giydiği, giymediği, konuştuğu konuşmadığı her şeye oto sansür diyebiliriz. Sürekli sansürlü bilgi aldığımız için bu sansürü içselleştirdiğimiz gerçeği var Yalnızca erkin topluma ya da bir zümreye sansür uygulandığını söylüyoruz ama bunun dışındaki taraflarını da konuşmayı ihmal etmemiz gerekiyor.

Yıldır: İnsanın insan olma temelinde sansürleme çabası vardır. Bu insan için ontolojik bir sorundur. Aristotales diskuru insan düşünen bir hayvandır diyerek kurduğu anda insanın çifte gerilimini de ortaya koymuş oluyor. İnsan denilen varlık insan olmaya çalışan bir hayvandı ve bunu yapabilmek için hayvanlığına sansür uyguladı. Teolojik diskurlar buna abandı. İnsanın hayvanlığı ruhunun kafesiydi. Hangi açıdan bakarsanız bakın hayvanlığı baskılayarak, ötekileştirerek insan oldu. (FreudUygarlığın Huzursuzluğunu anlatır.) İnsan iki yönünü uzlaştıramıyor. Birey bu bağlamda kendi kendine oto sansür uyguluyor kendinden feragat ediyor. Uygulamalı mı uygulamamalı mı tartışılır. Ben kendime oto sansürü az uyguluyorum. Bastırılan sürekli geri geliyor, tarihte bunu görüyoruz.

Censor – Alexander Botvinow

Oli: Benim için sansür ölümdür.

Kiper: Ölünce mi sansürleniyoruz?

Oli: Hayır, ölüm sansürleniyor.

Soru: Sansür nedir, sansür işe yarar mı, politik doğruculuk sence oto sansür müdür?

Cengiz: Sansür “ayıbın saklanması veya gösterilmemesi” ama bu yapılırken; 1.konuşurken 2. Kamusal İletişimde 3. Bilgide yapılıyor. Toplumsallıkta canımızın istediği gibi yaşayamayız. Toplumun düzenin tesis olarak baktığımızda faydalı bir şey gibi görünüyor ama toplumun bireyi, bireyin toplumu kabulüne kim karar veriyor? Ortalama kabul ve ret ölçüsünü belirleyen şey nedir? Zamanla ilişkisini de göz ardı ediyoruz. Kim bunu hangi amaç için gerçekleştiriyor?

Sansür Nedir?

Foucault, iktidarlar genelde bilgi rejimleri üstünde hegemonya kurmak isterler, diyor.  Buradan bakınca kurulmak istenen denetim mekanizmasının sorunlu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir de günlük yaşam boyutunda olanı konuşmak gerekir. “Sansürsüz mü konuşayım?” yani incitmeyi göze alabilir miyim? Müstehcenin gösterilmemesi tedbirdir, bence sansür değildir. Sosyal Medya Platformlarının “algoritmalarının” üstünden yaptığına “post sansür” dönemi demenin yerinde olacağını düşünüyorum. Bizim ne görmemiz gerektiği üzerinden bilgi akışını kontrol ediyorlar ve bunu klasik anlamda bildiğimiz sansürden tehlikeli görüyorum.

Özgür: Sansür; insanın toplumsal bilinci keşfetmişiyle farklı bilinçlere karşı takındığı tavır ve onu denetleme davranışıdır. Birey bilgiyi, olguyu sansürleyerek dışarı vuruyor. Sansür toplumda evrimleşiyor. Otoriteye saygıyla başlayan sansürün yolculuğu, ahlâkı temiz tutmak, örf âdetleri korumak, toplumu korumak, yanlış bilgiyi bastırmak gibi farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Yine de kimler tarafından uygulandığına bakmak gerek. Sansürün 2500 yıllık tarihine bakarsak sansürü kullananların fayda umarı içinde oldukları görülür. Bugün bu konuşmaları yaptığımız Clubhouse da bile ifadeye sansür uygulandığını görüyoruz.

Kiper: Birçok kültürde bizde olduğu gibi “Cehalet Mutluluktur” benzeri yaklaşımların olduğunu biliyoruz. Cehalet mutluluktur diyen insanların sansürle bir problemi var mı?

Uhri: Önce Bengü’den devşirdiğin soruyla başlayayım. Politik doğruculuk oto sansürdür. İçinden konuştuğumuz meta söylem mecbur dışarıda bıraktıklarınız nedeniyle oto sansürdür. İnsan bu sözcüğü neden üretmiş? Neden kontrol varken bir de sansür var? Kontrol sözünün tüm aşamalarından geçen özel bir alan sansür. Sansürü neden icat ettik ve neden olumsuz? Biyolojik olarak varoluşumuzu anne babamızın biyolojimizin zarar görmemesini önceleyen kontrolüne borçluyuz. İnsan aynı zamanda bilgi akışıyla oluşturduğu kültürün parçası olan bir varlık. Bunu sağlarken ki bilginin kontrolü ile ilgili olarak sansür diye bir sözcük icat etmişiz. Kültürel varlığımızın sınırlarını belirmek için ya da birileri bunun sınırlanması gerektiğini düşündüğü için sansür kavramı ortaya çıkmış.

Foucault, Bilgiyi kontrol eden toplumu kontrol eder, der. Kültürü ele geçirmek isteyen bilgi akışını da kontrol etmek ister. Bu sansürdür. Kültürel sermayenin birikiminin önündeki engel sansürdür. Sansür; insanın, hayvandan tanrıya gitme yolunda, kültürel olarak sermayesini arttırmaya çalışırken kontrol mekanizmalarına maruz kalmasıdır.

Sansür?

Ferda: Sansür bence kelime gizlemecedir. İlk başta kelimeleri gizlemek isteyen birey olarak benim. Başkalarından sansüre uğramaktan söyleniyoruz ama başkalarıyla neyi ne kadar paylaşacağımızı kendimizin de karar verdiğini unutuyoruz. Ağzımızdan çıkmayanlar, en özel kelimelerimiz, en özel düşüncelerimiz en özel duygularımız. Bunları paylaşmaktan çekiniyoruz çünkü birilerinin tavır almasından, dışlanmaktan çekiniyoruz, korkuyoruz.  Sansür; görünür ya da görünmez kurallarla, yasa çiğnemeden, suça bulaşmadan, özgürlüğün kısıtlanmasıdır.   

Reşö: Bence sansür, genel anlamda kralın dediği olur, istemediği olmaz demektir. Soyut konuşmamız da bir şekliyle somuttan uzaklaştıran bir sansürdür. Edebi eserler, tiyatro, müzik ya da sanatın diğer alanlarında da sıkça görüyoruz. Yasaklar yanlış uygulamadır. Genelde sansür ters teper, halkın ilgisini arttırır. Sansür toplum için zehirdir.

Cem: Sansürü, başkalarının bize uyguladığı sansür ve oto sansür olarak ikiye ayırabiliriz. Tamamen olumsuz olduğunu düşünmüyorum. Örneğin iş verimliliğini arttırmak için işe yarayabilir. Kontrol amaçlı olduğunda da olumlu veya olumsuz bakılabilir. Sansür her zaman olumsuz değildir. Teknolojide, internette biz kendimize sansür uyguluyoruz, “bunu bana gösterme” diyoruz mesela. Toplumun genel yararına olmayan şeyleri Youtube engelleyebiliyor. Şiddet içerikli şeyler şiddeti arttırıyor, böyle bir güdü var bence engellemekte bir sorun yok.

Hasan: Sansür, aslında, daha önce konuştuğumuz birçok kavrama kıyasla çok dar bir kavram. Sansürün önce koşullarına bakmamız yerinde olacaktır. Öncelikle sansür gücünü kullanan ve maruz kalanlar arasında denklik bulunmuyor. Denk olmama hali bir güce de dayanabilir, toplumsal bir yargıya da dayanıyor olabilir. Sansürde bir kısıtlama var. Bu kısıtlamayı da ikiye ayrılır. Tedbir tarafı ve bilgiyi örtme, kendini gizleme (oto sansür) tarafı var. Tedbir kısmı, insanların maruz kaldığı zaman, zarar göreceği şeyleri, tedbire yönelik kısıtlamalarla sansürlenmesi. Toplumun oluşturduğu değerler sistemine uygun oluşturulan filtrenin çalışmasıdır.

Bizim konuşmamız gereken güç tarafından uygulanan kendi pozisyonuna zarar verebilecek bilgiyi zorla filtre ettirmesidir. Bu yasal düzenlemeyle de olur, şirket içi tüzüklerle de olur. Burada yapılan koruma kalkanı oluşturmak için yapılan bir eylemdir. Biz bu koşullarla kendimizi geride tutmaya başladıysak da oto sansürü konuşabiliriz.

Cem: Toplumların neyi sansürlediğine bakarak o toplumda ne yasak, ne değil bize bilgiler verir.  Genel eğilim neyi olumsuz olarak kabul ediliyorsa onu sansürlüyorlar.

(İş yerinde sansürün odaklanmaya yardımcı olup olmadığı üzerine tartışıldı, bunun sansür olup olmadığını üstüne konuşuldu.)

Ömer: Bu gece yine keyifli bir oda olduğu için kendime sansür uygulayacak dirayeti gösteremedim, konuşmak istedim. Yıldır’a katılıyorum, insanın kendini yontmaya başlamasıyla birlikte sansürün başladığı konusunda hem fikirim fakat ortaya çıkan tabloda değişen hiçbir şey olmadığı gerçeği var. Erdem, ahlâk gibi insan kavramına sokuşturduğumuz zamanlı bağımlı değişkenleri konuşuyoruz. Varoluşumuz bir gerçek bu değişmiyor. Benciliz yaşama arzumuz çok güçlü ve bu gücü ortaya çıkarabilecek her şeyi seviyoruz. Konforumuza birilerinin dokunmasını ise sevmiyoruz.

Oto sansür uyguluyoruz kendimize. Temel ihtiyaçlarımız dışındaki tüm ihtiyaçlarımız kurgulanmıştır. İşimize gelenleri sansürlüyoruz. İkiyüzlü sansür uyguluyoruz, körfez savaşında ölenlerin olduğunu bilirken savaşı televizyon hep beraber izledik ve bu bizi rahatsız etmedi. Dünya Ticaret Merkezi yok olurken canlı izledik…

Sansür Nedir?

O bir sanat eserinin tahribatından başka bir şey değil! – Erkan NAZLI

Kiper: Ömer’in verdiği tüm örneklerin yaşadığımız ülkenin dışında gerçekleşmesi nedeniyle filtrelenmemiş de olsa bilgiye erişme ihtiyacını gidermek için olduğunu varsayalım. 1999 ve 2001 depremlerindeki tavrımızı ne yapacağız? Elimizi arkamıza alıp inşaat izlemeyi seven bizler, deprem sonrasında da molozların altından canlı çıkacak mı diye oturup izledik, bundan rahatsız olmadık.  Buradan hareketle kanıksamak sansürün başka şekli midir? Kanıtsatmak bir sansür yöntemi olabilir mi?

(Ömer Covid-19 ölümlerini hatırlatır)

Hasan: Sorulduğunda fark ediyoruz. Biz rakamları göre göre kanıksayıp alışıyoruz. TV’de olayları, faciaları izleyerek gerçeklikten kopartıyoruz. Alanı da kısıtlayabilirsiniz. Geleni de kısıtlayabilirsiniz. Bize film izler gibi Irak’ın işgalini izlettiler. Biz ABD’yiz canımızın istediğimizi yaparız propagandasını da aynı anda yaptılar. Algımızla oynanıyorsa, bilgi kısıtlamak şeklinde de olsa sansürdür.

Murat Ulaş: Toksik pozitiflik kavramı yeni moda. Sahte pozitiflik. Sosyal medyada uygulanıyor. Bu da bir tür sansür. Ezilen insan bunu belirtemiyor saklıyor. Popüler kültür kendi peygamberlerini yaratıyor. Eleştiremediğimiz kişiler var. Eskiden eleştiremediklerimizi şimdi eleştirebiliyoruz.

Ömer: Ayıp ve günah ile yasakladığımız bir hayatımız var. Kendinden oluşan kral her türlü kendini besliyor ve utanmıyor.

Ayda: Benim için filtreleme ve sansürleme net şekilde ayrışmadı.

Özlem Zeynep: Filmlerde sigara alkol vs blurlanması sansür mü yoksa haksız rekabet önleme mi? Nasıl bakacağız?

Sansur-Nedir_23

Image 23 of 24

Yorum bırakın